Uhrevi Ne Demek? Uhrevi Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Uhrevi ne demek? Uhrevi kelimesinin anlamı nedir? Uhrevi kelimesine örnek cümleler...

Uhrevî: Âhirete âit, âhiretle alâkalı anlamlarına gelmektedir.

UHREVİ KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

müʼmin, mânevî değerlerini korumak ve ilâhî ölçülerden tâviz vermemek için, gün gelir maddî olarak geri adım atmak zorunda kalabilir. Bir miktar para kaybetmek zorunda kalsa bile, bunun hakîkatte kendisine büyük uhrevî mükâfatlar kazandıracağının şuur ve idrâki içinde, hâlinden memnun ve huzurlu olur.

*****

«Ben müslümanım, Allâh’ın verdiği canı bilmeden kıymaya râzı olmam. Bunun uhrevî mesʼûliyetinden korkarım.» dedi.

*****

Bugün global kültür istîlâsı, nefsâniyeti tahrik eden reklâmlar, lüks ve israfı kamçılayan modalar, televizyon ve internetin menfî telkin ve propagandaları, müthiş bir mânevî erozyon ve kirlenmeyi beraberinde getirdi. İnsanların akıl ve gönül dünyaları hercümerc oldu. Gâye ile vâsıta birbirine karıştı. Hakkʼa kulluğun îfâsında güç-kuvvet kazanmak için yiyip içmek yerine, yiyip içip tüketmek için yaşanır oldu. Kalpler dünyanın esiri, nefisler şehevî arzuların kölesi hâline geldi. Ruhlardaki tatminsizlik, insanlığı ferdî ve ictimâî buhranlara sürükledi. En nihâyet, bütün uhrevî endişelerden uzak, âdeta âhiretsiz bir dünya anlayışı, insanların zihinlerine ve gönüllerine zehir serpti.

*****

Bu hususta İmâm-ı Rabbânî Hazretleri de şöyle buyurur:

“Peygamberler âlemlere rahmettirler. Allah Teâlâ bu yüce insanlar aracılığıyla bizim gibi cüzʼî akıl sahiplerine kendi Zâtʼını ve sıfatlarını bildirmiş ve bizleri anlayışımız nisbetinde Zâtʼına ve sıfatlarına mahsus yüceliklerden haberdar etmiştir. Yine peygamberler vâsıtasıyla nelerden râzı olduğunu ve nelerden hoşnut olmadığını bizlere bildirmiş, dünyevî ve uhrevî menfaatlerimizi zararlarımızdan ayırma imkânı bahşetmiştir. Eğer
peygamberler olmasaydı, beşer aklı, ne Allâhʼın varlığını (kâmilen) idrâk edebilir, ne de Oʼnun yüceliklerini kavrayabilirdi.”

*****

Tarih boyunca bütün zâlim diktatörler kendilerini dâimâ haklı bulmuşlar, hatâyı hep başkalarında aramışlardır. Bugün Suriye, Mısır ve emsâli beldelerdeki zulümler, cinâyetler, hattâ katliamlar da bunun tipik bir misâlidir. Bu zulümleri yapanlar, ilâhî hakîkatlere kapattıkları akıllarıyla, yaptıklarının en akıllıca davranışlar olduğunu düşünüyorlar. Neticede geriye bir insanlık enkâzı bıraktıklarını, milyonlarca mazlumun bedduâlarını aldıklarını, kendileri için uhrevî azâbı çoğalttıklarını düşünemeyecek kadar dehşetli bir gaflet ve hamâkate sürükleniyorlar.

*****

Sadece bilmek kâfî değil, ihlâs ile amel etmek şart... Gayret etmeden hayırlı bir netice beklemek, zahmet çekmeden rahmet ummak, külfete katlanmadan nîmete ereceğini temennî etmek; başkasının yemesiyle kendi karnının doyacağını ummak gibi faydasız bir beklentidir. Bu dünyada îmânın gerektirdiği fedâkârlıkları yerine getirmeden, onun uhrevî faydasına erilemez.

*****

Cesaret, Allâh yolunda kullanılırken, kişiyi önceden hesap edilemeyen birtakım sıkıntılara mâruz bırakabilir. Ancak bu durumda Cenâb-ı Hak, merhametlilerin en merhametlisi sıfatıyla tecellî eder ve kulun kalbindeki doğru niyet ile istikâmete bakarak nice mânevî mükâfatlar ihsân eder.  Dünyevî bir zararı, uhrevî bir kazanca dönüştürür. Böyle olunca, hâlis niyet ve istikâmet sâhibi kimselere, yaşadıkları güçlük ve sıkıntıların hiçbirinden dolayı zarar yok demektir. O hâlde Allâh’ın rızâsına uygun niyetlere sarılmak ve irâdeyi Hakk’a râm etmek, her zaman için en kârlı yoldur. Aksi takdirde ebedî kurtuluş, mümkün değildir.