“Uhud Bizi Sever, Biz de Uhud’u”
Peygamberimizin (sav.) gönlünde müstesnâ bir yeri olan Uhud ve Uhud şehidlerinin fazileti...
Uhud’un, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in gönlünde müstesnâ bir yeri vardır. Fahr-i Kâinat Efendimiz, ömrü boyunca Uhud’u ve Uhud şehidlerini ziyarete mütemâdiyen devâm etmiştir.
Şehidler meşhedi Uhud, Allah Rasûlü’nün muhabbetiyle sırılsıklam ıslanmış ve ulvî hâtıralarla feyizlenmiş bir mekân olarak, kıyâmete kadar gelecek ümmete müstesnâ bir ziyaretgâh olmuştur. Bilhassa hac ve umre yapanların Medîne-i Münevvere’de Ravza’dan sonra en çok ziyaret ettikleri mübârek yerlerden biri hâline gelmiştir.
“UHUD BİZİ SEVER, BİZ DE UHUD’U”
Yine bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- (Medîne’nin dışına doğru) yürüdü. Uhud’u görünce:
“–Uhud öyle bir dağdır ki, o bizi çok sever, biz de onu severiz.” buyurdular. (Buhârî, Cihâd, 71; Müslim, Hacc, 504)
Uhud’un Peygamber Efendimiz’i tanıması ve sevmesi, esâsen bütün mahlûkâtın Varlık Nûru’nu bilip tasdîk ettiğinin bir başka şâhididir. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“Cinlerin ve insanların âsîleri hâriç, yer ile gök arasında var olan her şey benim Allâh’ın Rasûlü olduğumu bilir.” buyurmuştur. (Ahmed, III, 310)
Cemâdât gibi nebâtât, yani bitkiler de O’nu tanırdı:
Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’ın:
“Biz Mekke’de Allah Rasûlü ile dolaşırken yanından geçtiğimiz dağların ve ağaçların dile gelerek; «–es-Selâmu aleyke yâ Rasûlâllah!» dediğini işitirdik.” ifâdeleri de bu hâlin sayısız misâllerinden biridir. (Bkz. Tirmizî, Menâkıb, 6)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları
YORUMLAR