Uhud Savaşı’ndan Çıkarılacak Dersler
Uhud Savaşı’ndan çıkarılan birçok güzel hikmet ve sonuç vardır. İşte Uhud Savaşı’ndan çıkarılacak dersler…
Uhud Gazvesi’nde, dehşetli hüzün manzaralarıyla hayâtın birçok acı ve tatlı safhaları büyük bir kulluk olgunluğu içinde yaşanmıştı. Bir taraftan büyük bir îman vecdi içinde, sabır, tevekkül, teslîmiyet ve kadere rızâ zirve seviyede sergilenirken, diğer taraftan, bir anlık gaflet ve dünyâya meyil gibi nefsânî zaaflar yüzünden çok acı imtihanlarla da karşılaşılmıştı.
Allâh Resûlü’nün emr-i şerîfini yerine getirmekte gösterilen ihmâl, bir anda savaşın kaderini değiştirmiş, ilâhî îkaz tecellîleriyle muzafferiyetin te’hîrine sebep olmuştur. Birkaç kişinin hatâsı, umûmun cezâlandırılmasıyla netîcelenmiş, hepsi birden sıkıntıya düşmüşlerdir. Zîrâ bu bir sünnetullâh’tır. İçlerinde Allâh’ın Habîbi’nin bulunması bile bu âdetullâh’ı değiştirmemiştir.
Oysa ashâb-ı kirâm, Bedir’de Allâh Resûlü’ne kayıtsız şartsız ittibâ hâlinde idi. Ve O’na:
“–Ey Allâh’ın Resûlü! Biz Sana inandık, Allâh’tan getirdiğin Kur’ân’ın hak olduğuna samîmiyetle îmân ettik ve Sana itaat ve ittibâ etmek üzere ahd ü mîsâk eyledik. Nasıl dilersen o sûrette hareket et, bize emret, biz Sen’inle berâberiz. Sen’i gönderen Allâh hakkı için Sen denize girersen, biz de Sen’inle berâber gireriz, hiçbirimiz geri kalmayız!..”(İbn-i Hişâm, II, 253-254) diyen ashâb, ilâhî bir heyecan şerâresinin zirvesinde idi.
UHUD SAVAŞI’NDAN ÇIKARILACAK HİKMETLER
Uhud Harbi’ndeki ilâhî imtihânın sebebi, birtakım hassas ve mühim hususlarda, gösterdikleri bir anlık gafletten dolayı mü’minlerin îkâz edilmesi idi.
Uhud’un en mühim hikmetlerinden biri de mü’minleri, aralarına karışmış olan münâfıklardan arındırmaktır.
Diğer bir hikmet ise müşriklere fiiliyatta hiçbir netîcesi olmayacak aldatıcı bir zafer takdîr olunarak, onların gâfil ve âtıl bir sûrette hareketsiz kalmalarını temin etmektir. Bu aldatıcı zafer ile Bedir’den beri müşriklerin gönlünde biriken kin ve öfke sâkinleşmiş, geçen zaman içinde onların İslâm’a karşı duydukları şiddet ve soğukluk azalmıştır.
Câlib-i dikkattir ki, ashâb-ı kirâm yediden yetmişe Uhud Gazvesi’ne katılmak ve şehîd olmak için yarışmışlardı. On beş yaşındaki, çocuk denebilecek gençler, Resûlullâh’ın ordusuna nefer olabilmek için her türlü çâreye baş vurmuşlardı. Bu şekilde her yaştaki insanın ölüme koşmasındaki sır, kalplerinin kuvvetli bir îmanla dopdolu olması ve kâinâtın yaratılış sebebi olan Resûlullâh’a karşı gönüllerinde duydukları dâsitânî muhabbet hissidir. Bu îman ve muhabbet nerede bulunursa, orada her türlü yiğitlik ve cesâret mevcuttur. Nerede de azalmışsa, orada tembellik, çekingenlik, zillet ve korku zuhûr eder. Bu muhabbetin yolu ise zikri artırmak, Resûlullâh’a salavâtı çoğaltmak, Allâh’ın nîmetleri üzerinde tefekkür etmek ve Resûlullâh’ın sîreti ve ahlâkı ile istikâmetlenmenin gayreti içinde bulunmaktır.
Uhud’da Varlık Nûru’nun yaralanması ve şehîd olduğu şâyiasının yayılması, mü’minler için mühim bir hikmeti ihtivâ etmektedir. Zîrâ onlar, âdeta îman ve irâde imtihânına tâbî tutulmuşlardı. Böylece Allâh Resûlü’nün de bir beşer olduğunu, zamânı geldiğinde O’nun da Rabbi’nin huzûruna urûc edeceğini, O’nun vefâtından sonra mü’minlerin gerisin geri dönmeyip Peygamberimiz’in gösterdiği yolda devâm etmeleri lâzım geldiğini öğrenip, bu tür hâdiseler başlarına gelmeden önce, bir bakıma kalben hazırlanmış oldular.
Hâsılı Uhud’da Müslümanlara, düşmanla yapılan savaşlarda zafere nasıl ulaşılacağı, hezîmet ve dağılma tehlikesinden nasıl kurtulunacağı gibi pek çok hususlarda ders ve ibretler sergilenmiştir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları
YORUMLAR