Ukrayna Savaşı 3. Dünya Savaşı’na Neden Olur mu?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali 3. Dünya Savaşı’na neden olur mu?

Ukrayna’daki savaş büyüyüp bir 3. Dünya Savaşı’na evrilme potansiyeline sahip olsa da şimdilik bu durum güçlü bir ihtimal olarak görülmüyor. ABD, NATO ve genel anlamda Batı dünyası, savaşın uzamasını, Ukrayna’nın Rusya açısından bir bataklığa dönüşmesini arzu etse de savaşın yayılmasını istemiyor. Bu konuda çok daha temkinli hareket ediyor. Ancak, Batı dünyası ile Rusya arasında yeni bir soğuk savaşın başladığı, ilişkilerde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, bu soğuk savaşın, Batı Avrupa’dan, Asya Pasifik hattına, Orta Asya ve Kafkaslardan Afrika’ya varıncaya kadar dünyanın birçok coğrafyasında cereyan eden güç mücadelesini çok daha alevlendireceği muhakkak.

Rusya ile Batı dünyası arasındaki savaşın Ortadoğu’nun petrol üreticisi ülkelerine hem siyasi hem de ekonomik anlamda iyi bir fırsat kapısı araladığı da bir vakıa. İran ve Suudi Arabistan bu sürecin en karlı ülkeleri arasında gösteriliyor. Her iki ülke de sahip oldukları enerji kozunu Batı dünyası ile aralarındaki sorunları aşmada güçlü bir enstrüman olarak kullanmaya başladılar bile.  

-BAE ve Suudi Arabistan yönetimlerinin özellikle Biden dönemi ile birlikte ABD’nin sadık müttefiki modundan yavaş yavaş sıyrıldıkları, Rusya, Çin ve ABD arasında daha dengeli bir politika izlemeye çalıştıkları gözlemleniyor. Hatta kimi Körfez ülkelerinin Ukrayna-Rusya krizinde Moskova’ya gizli destek verdikleri dahi söylenebilir. Ukrayna’ya desteğini açıklayan Ortadoğu ülkelerinin sınırlı sayıda kalması dikkat çekici.

 Körfez’in bu yaklaşımını ABD’nin Afganistan’daki müttefiklerini yüzüstü bırakarak çekilmesinin meydana getirdiği bir travmanın sonuçları olarak da okumak mümkün. İran ile nükleer müzakerelere geri dönen, Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen’deki politikalarına mesafeli duran, bu konuda gel-gitler yaşayan ABD ile kimi Körfez ülkeleri arasında ciddi bir güven bunalımı yaşanıyor bir başka ifadeyle. Gerçekten de siyasi anlamda güven vermeyen bir ABD gerçeği var artık. Bu yüzden bölge ülkeleri şimdiye kadar izledikleri siyasi pozisyonlarını çeşitlendirme ihtiyacı duyuyorlar.

Önümüzdeki günlerin odak noktası haline gelecek bölgelerden biri de IKBY olacak. Avrupa’nın Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltabilecek önemli alternatiflerden birinin de IKBY’den çıkacak doğalgaz olduğu söyleniyor. IKBY doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa pazarına ulaştırma fikri Tahran yönetimini bir hayli rahatsız ediyor. Irak genelindeki nüfuzu sarsılmaya başlayan Tahran, hem Batı’ya karşı bu önemli fırsatı kaçırmak istemiyor hem de Türkiye’nin Irak ve IKBY üzerindeki etkisini artırmasını istemiyor. Erbil’de geçen ay İran Devrim Muhafızları tarafından gerçekleştirilen füze saldırısında hedefin MOSSAD elemanları olduğu ileri sürülmüştü. Ancak IKBY medyasına göre asıl hedef Türkiye ve Erbil yönetimleriydi. Rejime yakın İran medyasının Tebriz'den atılan füzeler Erdoğan’ı salladı” manşetleri de durumu açıklıyor zaten.

Rusya-Ukrayna savaşının Türkiye üzerindeki etkilerine gelinecek olunursa… Savaş, Türkiye açısından kimi riskleri beraberinde getirse de bazı fırsat kapılarını da aralıyor. Türkiye, izlediği dengeli politika ile savaşın risklerini minimize etmeyi başarmış durumda. En azından şimdilik. Rusya ile aralarındaki yeni soğuk savaşta Batı dünyası ise Türkiye’nin jeo-stratejik önemini daha iyi kavramış gözüküyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 16 günde 38 dünya lideri ile görüşmüş olması, Batılı siyasilerin Türkiye’nin “NATO’da kilit ülke” olduğunu dillendirmeleri, yine Batı medyasının “Türkiye, Batı ve Rusya arasındaki jeopolitik kırılganlığı dengeliyor.” şeklindeki analizleri birçok şeyi anlatıyor olsa gerek.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 434

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.