Ülkemizde Türbe Ziyaretlerine Aşırı İlginin Sebebi

Ülkemizde kabir ziyâretlerine çok önem veriliyor. Hattâ câmiye bile gitmeyen insanlar kendilerini türbe ziyâretinden alamıyor. Dindârlık açısından bakıldığında kabirde yatanları tehlikeli bir şekilde yüceltmeye varan bir yaklaşım sergileyen bu tür kabir ziyâretlerine nasıl bakmalıyız? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz konuya açıklıyor...

Bizim ülkemizde insanların kabir ziyâretine ayrı bir önem atfettikleri doğrudur. Kabirler, türbeler, mezarlar ve mezar taşları bir coğrafyanın vatan toprağı hâline gelmesinin fizîkî kanıtları gibidir. Mezar ve türbelerin etrafında yaşayan ve onları ziyâret eden insanlar bu ziyâretleri ile âdetâ mensûbiyet ve âidiyet duygularını yenilemektedirler. Nitekim Orta Asya ülkelerinde yetmiş yıllık Sovyet döneminde insanlar, türbe ve mezarlar sâyesinde dînî duygularını ayakta tuttuklarını ve kendilerini İslâmî câmiaya mensûb hissettiklerini ifâde etmektedirler.

Türbe ve mezarlar her şeyden önce birer dînî kurum niteliğindedir. Nitekim Bulgaristan’da bulunan Demir Baba türbesinin Bulgarlar tarafından Hıristiyan azîzi olarak takdîm edilmesi, böyle bir duygunun tezâhürüdür. Bulgarlar’ın iddiâsına göre Demir Baba, bir Hıristiyan azîziymiş, Türkler onu Müslüman ereni yapmışlar. Eğer bu iddiâ doğruysa Türkler doğrusunu yapmışlar. Çünkü bir coğrafyada bulunan mezarların eskiliği ve o millete âidiyeti, o toprağın vatan toprağı oluşunun kanıtıdır. Eğer Bulgarlar’ın iddiâsı doğru değilse, ki târihî kanıtlar onu gösteriyor, Bulgarlar akıllılık ederek yedi yüz yıllık bir alpereni Hıristiyan azîzi yaparak o topraklardaki mevcûdiyetlerinin eskiliğine kanıt yapmaktadırlar.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TASAVVUFTA KABİR ZİYARETLERİNİN ÖNEMİ VE "...KABİRLERİ MESCİD EDİNMEYİN!" HADİSİNDEN ANLAMAMIZ GEREKEN

Tasavvufta Kabir Ziyaretlerinin Önemi ve "...Kabirleri Mescid Edinmeyin!" Hadisinden Anlamamız Gereken

MEZARLIKLAR NASIL OLMALIDIR?

Mezarlıklar Nasıl Olmalıdır?

MÜSLÜMANLARIN KURDUĞU İLK MEZARLIK

Müslümanların Kurduğu İlk Mezarlık

OSMANLI'DA MEZARLIKLAR NEDEN CAMİ ÖNLERİNDEDİR?

Osmanlı'da Mezarlıklar Neden Cami Önlerindedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.