Uluslararası Derin Güçlere Osmanlı Tokadı
Türkiye, tarihinin en kritik, en hassas bir döneminden geçiyor. Bir tarafta bölgesel tehdit unsurları ve onlara karşı yürütülen amansız mücadele, diğer tarafta iç tehdit unsurlarının en az dış tehdit unsurları kadar hatta onun dahi önüne geçmiş olması gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Türkiye bir müddettir hem içeriden hem dışarıdan yürütülen kuşatma ile Mısırlaştırılmaya, Suriyeleştirilmeye, Irak gibi yönetilemez bir ülke haline getirilmeye çalışılıyor. İçerideki ve dışarıdaki taşeron terör örgütleri üzerinden teslim alınma tehlikesi ile karşı karşıya.
İşte, 15 Temmuz günü, dış bağlantılı olduğu kuşku götürmez darbe girişimi Türkiye’yi teslim almaya yönelik projeler silsilesinin en sonuncusuydu. Türkiye, 16 Temmuz gecesinin sabahına çok büyük bir felakete, kaosa hatta iç savaşa uyanabilirdi. Şayet, darbecilerin foyası erken ortaya çıkmasa, cuntacılar sabaha karşı değil de akşam saatlerinde harekete geçmek zorunda kalmasaydı. İşte o zaman iç savaşın içindeki bir ülke haline gelmemiz içten bile değildi. Türkiye tarihinin bu alçak darbe girişiminin ilk gününde 250’ye yakın masum insan katledildi. Ordu içindeki bu cunta şayet başarıya ulaşmış olsaydı daha sonraki günlerde estireceği terörün boyutlarının nereye varacağını düşünmek bile istemiyor insan. Evet ülkemiz kan gölüne dönmekten ucuz kurtuldu. Hamdolsun başaramadılar. Bu alçak darbe girişimi sonuçsuz kaldı. Türkiye, Sisi diktatörünün zulmü altında inim inim inleyen Mısır gibi olmanın kapısından döndü. Kan gölüne dönen Irak ve Suriye olmaktan kurtuldu.
Hiç kuşkusuz darbe girişiminin başarısız kalmasında pek çok etken var. Ama en hayati rolü, tanklara karşı çıplak elle savaşan, bedenlerini darbecilerin kurşunlarına siper eden, genci, yaşlısı, kadını erkeği ile bir kahramanlık destanı yazan, kelimenin tam anlamıyla cesur yürek milletimiz oynadı. Vücutlarını tanklara siper ederek cansiperane mücadele eden kahramanlar, ülkemizi uçurumun kenarından aldılar.
Ve tabii cuntacıların hayatına kast ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi liderliği eşliğinde, Başbakan Binali Yıldırım’ın dirayetli yönetimi, milletin meclisinin bombalanmasına rağmen çalışmalarını sürdüren, iktidar partisinden muhalefetine siyasilerin, cunta karşısındaki dik duruşu, medyanın demokrasinin yayında yer alışı bu alçak darbenin boşa çıkmasında hayati rol oynayan diğer etkenlerdi.
Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 366. Sayı, Ağustos 2016