Ümmet-i Muhammed’in Kurtuluş Yolu

Peygamberimizi (sav.) diğer peygamberlerden ayıran özellikler nelerdir? Peygamberimizin (sav.) ümmetine uyarıları nelerdir? Ümmet-i Muhammed’in kurtuluş yolu şudur...

İlk insan ve ilk peygamberden son peygambere kadar insanoğlunun hidâyeti için nice Hak elçileri gelmiştir. Cenâb-ı Hak her bir elçisini mümtaz vasıflarla tezyin etmiş, Nebîler Silsilesi’nin son halkası Habîb-i Kibriya Efendimiz ise önceki peygamberlerin bütün özelliklerini şahsında toplamış olmakla birlikte, onlardan daha farklı özelliklerle de taltif edilmiştir.

PEYGAMBERİMİZİ DİĞER PEYGAMBERLERDEN AYIRAN ÖZELLİKLER

Kâdı Iyaz (v. Mîlâdî 1149) meşhur eseri “Eş-Şifâ”sında Efendimiz (s.a.v.)’in diğer peygamberlerden farklı özelliklerini nakleder ve der ki:

“İbrahim -aleyhisselâm- Rabbine: ‘İnsanların diriltildiği günde beni rezil etme.’” (Şuarâ, 75-82) diye ilticâ ederken, Habîbullah Efendimiz daha “Beni utandırma” demeden, Cenâb-ı Hak, “O gün, Allah’ın Peygamberi (Muhammed’i) utandırmayacağı bir gündür.” (Tahrim, 8) buyurmuştur. Halîlullah olan İbrahim -aleyhisselam- “Bana gelecek nesiller arasında hayırla anılmayı nasib eyle.” (Şuarâ, 84) diye duâ ederken Cenâb-ı Hak, Habîbullah olan Resûl-i Ekrem’ine “Biz senin şânını (iki dünyada) yüceltmedik mi?” (İnşirah, 4) buyurmuş, Cenâb-ı Hak, O hayırla anılmayı istemeden, O’nun hayırla anılması sağlanmıştır.

Hak Teâlâ, şânını yücelttiği bu azîz Peygamberini Tevrat ve İncil’de “O öyle bir ümmî Peygamberdir ki, kendine uyanlara iyiliği emreder, onları kötülüklerden alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır.” (A’raf, 157) şeklinde tavsif etmekte, hemen akabinde de “gerçek kurtuluşa erenler, O’na îman edenler, O’na saygı gösterenler, O’na yardım edenler ve O’na indirilen nûra (Kur’ân’a) uyanlardır.’’ (A’raf, 157) buyurarak bir taraftan Peygamberi’nin ümmetine bakışını, diğer taraftan da Peygamberin ve O’nun ümmetinin mesuliyetlerini ifade etmektedir.

Nebîler Serveri Efendimiz risâlet vazifesi süresince öncelikle bütün insanlığı “Lâ ilâhe illallah, Muhammedü’n Resûlullah” hakîkatına davet etmiş, bu hakîkati ikrar edip mü’min vasfını alan ashâbına da âyet-i celîlelerde beyan edildiği veçhile, onları ebedî azaptan kurtarıp, ebedî saadete ulaştıracak esasları beyan etmiştir. Sultânu’l-Enbiya Efendimiz diğer taraftan da: “Benim hayatım sizin için hayırlıdır. Çünkü siz benimle doğrudan konuşabiliyorsunuz. Ben de (sorularınıza cevap vermek, bilmediğiniz yeni problemlerinizi çözmek için) sizinle konuşuyorum. Ölümüm de sizin için hayırlıdır. Çünkü amelleriniz bana arzedilir. İyi güzel amellerinizi gördüğümde Allah’a hamdederim. Kötü amellerinizi gördüğümde ise Allah’dan bağışlanmanızı isterim.” (Mecme’uz-zevâid, 9/24) buyurmak sûreti ile gerek kendi zamanındaki mü’minlerle gerekse kıyâmete kadar O’na ümmet olan ve olacak bütün mü’minlerle ebediyyete uzanan bir münasebeti tesis etmiştir.

Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’in ümmetine olan bu merhamet ve şefkat beyanının bir başka ifâdesi de sonraki zamanlarda ümmetin içine düşebileceği sıkıntı, fitne ve felâketlere de işaret etmesi ve bu durumlarda hangi hassasiyetlere sahip olunması gerektiğini hatırlatmasıdır.

Hadis kaynaklarında ümmetin geleceği ile ilgili birçok nebevî hatırlatmalar bulunmaktadır. Asr-ı Saâdet’ten sonraki dönemlerde yaşayan bütün mü’minlerin bu uyarılara kulak vermeleri Peygamber ve ümmet münasebeti bakımından son derece ehemmiyetlidir.

Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem buyuruyorlar:

“Benim vefatımdan sonra ümmetimin başına ne gibi felâketler geleceği, onların birbirinin kanını haksız yere nasıl dökeceği, daha önceki milletlerin uğradığı belalara onların da uğrayacağı bana bildirildi. Ben de Cenâb-ı Hak’tan kıyamet gününde yine onlara şefaat etmeyi bana nasip etmesini istedim, niyazımı kabul buyurdu.” (Ahmed ibni Hanbel, Müsned)

ÜMMET-İ MUHAMMED’İN KURTULUŞ YOLU

Ümmetin uğrayacağı ifade edilen felâketler, bazen doğrudan fertlerle ilgili olabileceği gibi, bazen de bütün bir topluma şamildir. Bu noktaya istinaeden merhamet Peygamberi, öncelikle fert fert her mü’mini ibâdeti, haram ve helâl hudutlarını unutturacak bir fakirliğe, ardından bir zenginliğe, her şeyi bozan bir hastalığa, aklı ve idraki zaafa uğratan bir ihtiyarlığa, ansızın geliverecek olan bir ölüme, gelmesi beklenen bir Deccal’e, belâsı en acı olan bir kıyamete karşı ikaz eder ve bunlara hazırlık olarak sâlih amelleri işlemekte acele etmek zaruretini hatırlatır.

“Benden sonra, sağ kalıp uzunca bir hayat sürenler pek çok ihtilaflar görecekler. O zaman sizin üzerinize gerekli olan, benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ-i Râşidin’in sünnetine sarılmanızdır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılınız. Sonradan ortaya çıkmış bid’atlerden şiddetle sakınınız.” (Ebû Dâvud, Sünnet 5/4601) buyrularak nebevî hayat tarzı olarak ifâde edilen Sünnet-i Muhammedî’nin biricik kurtuluş yolu olduğu beyan edilmektedir.

Ümmet, Kur’an ve Sünnet hakîkatlerinden uzaklaştıkça, hevâ ve hevesler, nefsânî meyiller, dünya muhabbeti, dünyevî kavgaların öne çıktığı bir gerçektir. Nûr-i Nebevî ile gelecek ayan beyan kendisine gösterilen Sevgili Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem bu konuda da ümmetini uyarmaktadır. Nitekim yaşadığımız çağ bu nebevî uyarıların ne kadar net gerçekleri ifâde ettiğine şahitlik etmektedir.

Buyuruyorlar: “Sizin hakkınızda en çok korktuğum şeylerden biri, mîdeleriniz ve iffetleriniz hususunda sizi azgınlığa sürükleyen şiddetli arzular, diğeri de hevâ ve hevesinizin sizi dalâlete düşürmesidir.” (Ahmed, IV, 420, 423; Heysemî, I, 188; Ebû Nuaym, Hilye, II, 32)

“Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, hevâ ve tûl-i emeldir. Hevâ, insanı Hak’tan alıkoyar, Tûl-i emel ise âhireti unutturur. Şu dünya, arkasını dönmüş gidiyor. Âhiret ise yüzünü dönmüş geliyor. Her birinin kendine has evlatları (tâlibleri) vardır. Eğer âhiret tâliplerinden olup dünyanın evlatlarından olmamaya gücünüz yeterse, bunu yapın! Bolca amel-i sâlihler işleyin! Zîra siz bugün amel diyarındasınız, burada hesap yok. Yarın ise hesap olan ancak amel işleme imkânı bulunmayan bir diyara geçeceksiniz.” (Beyhakî, Şuabu’l-îmân, XIII, 174/10132)

Çağı saran ümmet vicdanında ve hayatında büyük acıları terviç eden inanç, amel, muâmele ve İslâmî gayretlerdeki kriz ve bunalımlardan kurtulmanın tek yolu, tam bir kalp huzuru ve sadâkatle “Rab olarak Allah’a, din olarak İslâm’a ve nebî ve resûl olarak ancak Muhammed -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e râzıyım…” diyerek, “imanın tadını” alabilmekten geçmektedir. (Ebû Dâvud)

Ebediyyen sevecek can O’nu canan olarak

Şart-ı peyman olarak huccet-i îman olarak

*

Ya Muhammed! Bana kıl merhamet âvâzı gelir

Her seher sîne-i pür-sûzdan efgan olarak

*

Âdem evlâdının ondan daha mümtazı Kemal

Dehre bî şüphe ayak basmamış insan olarak.” (Kemâl Edib Kürkçüoğlu)

Kaynak: Abdullah Sert, Altınoluk Dergisi, Sayı: 563

İslam ve İhsan

KURTULUŞA EREN MÜMİNLER

Kurtuluşa Eren Müminler

PEYGAMBERİMİZİ DİĞER PEYGAMBERLERDEN AYIRAN ÖZELLİKLER

Peygamberimizi Diğer Peygamberlerden Ayıran Özellikler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.