Ümmetin Mesuliyetini Omuzlarında Taşıyan Halife

Hikâyeler

Ümmetin mes’ûliyetini omuzlarında taşıyan halife; Ömer bin Abdülaziz’in (ra.) ibretlik hâli...

Ömer bin Abdülazîz, insanlığa muhteşem davranış güzellikleri sergileyerek cemiyetine huzur ve saâdet bahşetmiş, tarihin şeref sayfalarında müstesnâ bir yer almıştır.

ÜMMETİN MES’ULİYETİNİ OMUZLARINDA TAŞIYAN HALİFE

Onun, ümmetin mes’ûliyetini yüklenmek hususunda taşıdığı büyük emânet ve mes’ûliyet şuurunu aksettiren sayısız fazîlet manzaralarından birini, hanımı Fâtıma şöyle anlatıyor:

“Bir gün Ömer bin Abdülaziz’in yanına girdim. Namazgâhında oturmuş, elini alnına dayamış, durmadan ağlıyor, gözyaşları yanaklarını ıslatıyordu. Ona:

“–Nedir bu hâlin?” diye sordum. Şöyle cevap verdi:

“–Yâ Fâtıma! Bu ümmetin en ağır yükünü omuzlarımda taşıyorum. Ümmet içindeki açlar, fakirler, hasta olup da ilâç bulamayanlar, yalnız başına terk edilmiş dul kadınlar, hakkını arayamayan mazlumlar, küfür ve gurbet diyarındaki müslüman esirler, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışma tâkatinden kesilmiş muhtaç yaşlılar, âile efrâdı kalabalık olan fakir âile reisleri beni üzüntüye gark ediyor! Yakın ve uzak diyarlardaki böyle mü’min kardeşlerimi düşündükçe yükümün altında ezilip duruyorum. Yarın hesap gününde Rabbim bunlar için beni sorguya çekerse, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunlar için bana itâb ve serzenişte bulunursa, ben nasıl cevap vereceğim?” (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, IX, 208)

Hanımı Fâtıma devamla der ki:

“Onun ibadeti sizlerinki kadardı. Lâkin gece yatakta Allah korkusunu ve kıyâmet hesâbını tefekkürden öyle bir hâle gelirdi ki haşyetullâh ile kalbi çarpmaya başlardı. Sanki suya düşmüş, yâhut avuç içine alınmış bir kuş gibi çırpınırdı. Ben de onun bu hâline dayanamayıp yorganı üstüne örterdim ve kendi kendime: «Keşke idarecilik mes’ûliyeti bize tevdî edilmeseydi, keşke o vazifeyle aramızdaki uzaklık, Güneş’le Dünya arasındaki mesâfe kadar olsaydı.» derdim.”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları