Unutkanlığı Azaltmak İçin Ne Yapılmalı?

Erzel-i ömür ne demektir? Unutkanlığı azaltmak için ne yapılmalı? Dr. Fırat Erdoğan kâmil yaş problemleri ve çözüm yollarını yazdı.

Ayet-i kerimede buyrulur:

“Ey insanlar! Öldükten sonra dirileceğinizden kuşku duyuyorsanız şunu unutmayın ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan, sonra belli belirsiz et parçasından yarattık ki size (kudretimizi) açıkça gösterelim ve biz dilediğimizin rahimlerde belirli bir vakte kadar kalmasını sağlarız, sonra sizi bebek olarak çıkarırız ki daha sonra yetişkinlik çağınıza erişesiniz. İçinizden kimi erken vefat ettirilirken kimi de önceden bildiklerini bilmez hale gelinceye kadar ömrün en düşkün çağına eriştirilir.” (Hac Suresi, 5)

Muhtemelen kadim tıp ilminin birinci nesil hocaları gözlem ve muhakeme yetenekleri ile sadece bu ayeti kerimeden ilham ile bir cilt kitap yazarlardı. Şimdi o kalitede hoca var mıdır bilmiyoruz. Ama ilerleyen teknik imkânlar sayesinde bahsedilen aşamaların her biri tek başına ilim dalı haline geldi.

Bunlardan biri son dönemde özellikle popüler hale geldi. Hayat süresinin uzaması, “kâmil” yaş grubuna eren büyüklerimizin sayısının artması “Geriatri” adında bir ilim şubesinin oluşmasına neden oldu.

ERZEL-İ ÖMÜR

Kur’an’da “erzel-i ömr” olarak geçen süreci bugünkü Türkçede birçok şekilde ifade edebiliriz. Biz bunlardan “ömrün istenmeyen kısmı” tanımını tercih ettik. Sonra da bu istenmeyen dönemi büyüklerimiz için daha kolay katlanılır hale getirebiliriz sorusuna verilen cevapları derledik.

Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem; “Ya Rabbi, erzel-i ömürden sana sığınırım” diye dua etmişse bu dertlerin bir çaresi de olmalı diye düşündük.

Birinci mesaj, bu bahis tıpta 65 yaştan sonra başlayan döneme işaret eder. Mesela 57 yaşında olup spordan kaçınan, iş yapmak istemeyen, düşünmeye üşenen arkadaşlar buradan kendilerine delil bulamazlar…

Bu bölüm özgül olarak bir hastalıkla ilgilenmemekte, birçok sistemin aynı anda sıkıntı yaşadığı bir dönemde organizatör vazifesi görmektedir. Önemli bir örnek birçok hekimin birbirinden bağımsız olarak yazdığı ilaçlardır.

Polifarmasi (aynı anda birçok ilaç kullanılması) önemli bir başlıktır. Kansızlıktan mustarip hastamız kullandığı ilaçlar nedeniyle mide sıkıntısı yaşamakta, kullanılan mide koruyucular diğer ilaçların emilimini engelleyerek etkinliğini azaltabilmektedir. İlaçların baskısından kurtulan tansiyon yükselip kanamaya neden olmakta, “yumurtadan mı tavuk tavuktan mı yumurta çıkacak” zinciri devam ettirmektedir.

Yılların getirdiği yıpranma sonucu kalp hastalıkları, böbrek yetersizliği gibi durumlar daha sık görülür. Benzer mekanizma ile kemik erimesine tesadüf edilir. Bunların ötesinde neredeyse bu döneme özgü kabul edilen demans (bunama) problemi vardır.

Hikâye unutkanlıkla başlar, herkesin unuttuğu kadar. Evden çıkarken ışığı açık unutma, gözlüğü koyduğu yeri bulamama herkesin başına gelir. Gelir ama her şeyin bir ölçüsü vardır. Unutkanlık artık hayatın akışını etkiliyorsa bir tedbir gerekir.

Az önce söylediğini unutmak, dün diploma törenine gittiği torununa okulun nasıl gittiğini sormak, alışveriş sırasında almayı ya da vermeyi unutmak, sürekli gittiği yerlerin hatta evin yolunu bulamamak önemli sıkıntılardır tabii ki.

65 yaşından önceki gruplarda yok denecek kadar az görülen unutkanlık 80’li yaşlarda neredeyse her iki kişiden birinde görülüyor.

HEY GİDİ GENÇLİK

Nasreddin Hoca bir gün ata binmek istemiş. Sağdan atlamış olmuyor, soldan sıçramış olmuyor; binememiş ata bir türlü. Dönmüş kendi kendine: “Hey gidi gençlik!” demiş. Sonra sağına soluna bakınıp kimsenin olmadığını görünce önce tebessüm etmiş sonra kendi kendine: “Ben senin gençliğini de bilirim!” demiş.

Kıssadan hisse: Bizde adettendir, ilgisizlikten, ihmalden unutulan şeylerde suçu yaşa yükleriz. Gençliğinde de dalgın olanlar ya da basit unutkanlık sayılabilecek durumlara sahip olanları hasta saymıyoruz.

Bir de somut bir sebebe, bir hastalığa bağlı unutkanlıklar vardır. Tiroid bezi az çalıştığı zaman unutkanlık olabilir, kan tahlili sonrası günde bir kez alınan ilaç ilkokul arkadaşlarınızı bile hatırlatır.

B 12 başta olmak üzere bazı vitaminlerin eksiklikleri ve kansızlık da unutkanlıkla kendini gösterebilir. Bunlar da tedavisi oldukça kolay sebeplerdir.  Şimdiden söyleyelim; eksikliği olan vitaminin yerine konması şifa sebebi olurken, tamamen “iş olsun”, “herkes kullanıyor”, “gazetede okudum” gibi gerekçelerle kullanılacak ilaçlar “hapı yutmanıza” sebep olabilir.

Geriatriyi ilgilendiren erzel-i ömür olan unutkanlık ise demans denilen tablonun bir parçasıdır. Yılların etkisi ile beyinde hücreler eksilir, sinir hücreleri arasındaki bağlantılar zayıflar. Sonra unutkanlık, problem çözme becerisinde azalma, konuşma bozukluğu, davranış değişikliği gelişir. Alzheimer ve inme gibi damar kaynaklı hastalıklar başta olmak üzere konunun uzmanları tarafından değerlendirilmeyi hak eden birçok alt grup vardır.

UNUTKANLIĞI AZALTMAK İÇİN NE YAPILMALI?

Özel isimli adları olan unutkanlık sebepleri -maalesef- genellikle iyiye dönmüyor, amaç kötü gidişi yavaşlatmaktır.

Önemli olan “ne yapalım korunmak için?” sorusudur.

  • Sigara ve benzeri zararlılardan uzak duralım.
  • Genel sağlığımıza dikkat edelim.
  • Şeker, tansiyon gibi kronik hastalığımız varsa ilaç ve diyet önerilerine harfiyen uyalım.
  • Normal beslenelim.
  • Düzenli spor olmasa da hareketli yaşam sağlığınızı ve hafızanızı korur.
  • Sosyal çevrenin zengin (çeşitlilik olarak) ve iletişimin kuvvetli olması faydalıdır. Mesela alışıldık şekilde haftada bir akşam dostlarla buluşup, faydalı kitaplar okuyup ardından çay içmek gibi.

Kronik hastalıklar kontrolsüz gittiğinde damar duvarlarına zarar verir, beslenemeyen beyin dokusu da daha erken vazifesini terk eder.

Beslenme konusunu da özellikle sadece “normal” diyerek geçtik. Emin olun dünya üzerindeki bütün otları, polenleri karıştırıp yeseniz ya da hiç uğraşmadan kuru fasulye ve bulgur pilavı yeseniz hafıza bir milim değişmez.

Peki, bir şekilde kader tecelli etti, şimdi ne yapalım?

Öneriler dâhilinde ilaç kullanımı önemlidir. Maalesef giden geri gelmiyor. Geri gelmiyor diye ilaç kullanımı ihmal edilmemeli, sahiden geçmiş güzel günler hep aranır oluyor. Kısmen psikolojik destek de faydalı olabiliyor. Onun dışında da kadere razı olup günlerin hakkını vermek lâzım. Bu arada geniş, yakın, kuvvetli aile bağları herkesin sağlığının korunması için çok önemlidir.

Kaynak: Fırat Erdoğan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 453

İslam ve İhsan

ERZEL-İ ÖMÜR NE DEMEK?

Erzel-i Ömür Ne Demek?

YAŞLILARA HÜRMET VE YARDIM ETMENİN ÖNEMİ

Yaşlılara Hürmet ve Yardım Etmenin Önemi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.