Üsve-i Hasene
Üsve-i hasene nedir, ne anlama gelir? İşte üsve-i hasene kısaca...
Mahlûkât içinde Allâh’ın esmâ-yı ilâhiyyesinin tamamından nasîb almak şerefi yalnız insana bahşedilmiştir. Bununla birlikte Cenâb-ı Hak, imtihân-ı ilâhî îcâbı insanı fısk ve takvâ esaslarıyla techîz etmiş; onu hayra da şerre de müsâit bir keyfiyetle muttasıf kılmıştır.
ÜSVE-İ HASENE NEDİR?
Bu bakımdan dînin gâyesi, bu şekilde zıt tecellîlere mazhar olan insandaki nefsânî menfîlikleri âdeta yok edercesinde asgarîye indirmek, buna mukâbil nûrânî vasıfları da zirveye ulaştırmaktır. Ancak bu gâyenin gerçekleşebilmesi için insanın müşahhas bir misâle, yâni “üsve-i hasene” diye tâbir olunan en güzel bir örneğe ihtiyâcı vardır. Peygamberlerin gönderilmesindeki hikmetlerden biri de onların, insanlar için tâbî olunacak mükemmel bir nümûne-i imtisâl şahsiyet olmaları keyfiyetidir. Allâh Teâlâ buyurur:
“Biz hiçbir Resûlü, Allâh’ın izniyle itaat edilmekten başka bir gâye ile göndermedik...” (en-Nisâ, 64)
Bu keyfiyet, Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de bir zirve teşkîl etmiş ve bunun için Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurmuştur:
“And olsun ki Resûlullâh’ta sizin için, Allâh’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allâh’ı çok zikredenler için bir «üsve-i hasene» vardır.” (el-Ahzâb, 21)
Târihte hayâtının tamamı en ince teferruâtına kadar tespit edilebilen tek Peygamber ve tek insan Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dir. O’nun bütün fiil, söz ve duyguları an-be-an kaydedilerek târihe bir şeref levhası hâlinde geçmiştir. Hayâtı, kıyâmete kadar gelecek nesillere örnektir. Kur’ân-ı Kerîm’in Kalem Sûresi’nde O’nun hakkında şöyle buyrulur:
“Şüphesiz Sen yüce bir ahlâk üzeresin!” (el-Kalem, 4)
Resûlullâh’ın -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sîreti ve mübârek şahsiyeti sırf beşerî idrâke sığabilen tezâhürleri ile dahî beşerî davranışlar manzûmesinin en ulaşılmaz zirvesini teşkîl eder. Zîrâ Allâh -celle celâlühû-, O mübârek varlığı bütün insanlığa bir “üsve-i hasene”, yâni en mükemmel bir örnek olarak armağan etmiştir. Bundan dolayıdır ki, onu insan topluluğu içinde acziyet bakımından en altta bulunan “yetim çocukluk”tan başlatarak, hayâtın bütün kademelerinden geçirip kudret ve salâhiyet bakımından en üst noktaya, yâni Peygamberlik ve devlet reisliğine kadar yükseltmiştir. Tâ ki beşeriyet kademelerinin herhangi bir yerinde bulunanlar, O’ndan kendileri için en mükemmel fiilî davranışları örnek alıp kendi iktidar ve istîdâtları nisbetinde gerçekleştirmeye meyledebilsinler. Bu da O’na duyulan muhabbet ve O’nun rûhâniyetine bürünebilme nisbetinde gerçekleşir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları