Uzay Teknolojisinde Gelişiyoruz

Uzayda uydu sahibi 30 ülkeden biri olan Türkiye, 9 Kasım'da sözleşmesi imzalanacak Türksat 5A ve 5B ile yapım aşamasındaki Türksat 6A'nın hizmete alınmasıyla aktif haberleşme uydularının sayısını 6'ya yükseltecek.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından alınan bilgiye göre, Türkiye'nin aktif uydu filosunda halen 3 haberleşme 3 gözlem uydusu bulunuyor. Türksat 3A, Türksat 4A ve Türksat 4B haberleşme ihtiyacını karşılarken Göktürk 1, Göktürk 2 ve Rasat gözlem yapıyor.

Türkiye, 31 derece doğu, 42 derece doğu ve 50 derece doğu olmak üzere üç farklı yörüngede uydu hizmeti veriyor. 42 ve 50 derece doğu yörüngelerini Türksat uyduları kullanırken, 31 derece doğu yörüngesinde kiralık uydu yer alıyor. 31 derece doğu yörüngesine kiralık uydu yerine Türkiye'ye ait uydunun yerleştirilmesi planlanıyor. Türksat 5A bu amaçla yapılıyor. Türksat 5B ise 42 derece doğu yörüngesindeki kapasiteyi artıracak. Tedarik süreçleri devam eden bu uyduların yapımı için dünyanın önde gelen firmalarından Fransız-İngiliz ortaklığındaki Airbus D&S, Japonya'dan Mitsubishi Electric Corporation, Kanada-ABD ortaklığındaki MDA/Space Systems Loral teklif verdi.

Teknik açıdan yeterli görülen bu üç firmadan, mali ve yerli katkı anlamında en iyi teklifi veren Airbus D&S ile 9 Kasım'da İstanbul'da düzenlenecek Global SatShow'da sözleşme imzalanacak. Sözleşmenin hemen ardından uyduların üretimine başlanacak. Türksat 5A'nın 2020'de, Türksat 5B'nin de 2021'de uzaya gönderilmesi hedefleniyor.

Ankara'daki Uydu Montaj, Entegrasyon ve Test Merkezi'nde yapımı devam eden Türksat 6A'nın ise 2020 yılında tamamlanması planlanıyor.

Üç haberleşme uydusunun hizmete girmesiyle Türkiye'nin uzaydaki haberleşme uydusu sayısı 6'ya yükselecek. Böylece Türkiye, Asya'da Türk Cumhuriyetleri dahil Çin'e kadar uzanan bölgeye, Afrika ve Avrupa'yı kapsayan coğrafyaya hizmet verebilecek.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.