Vaaz Nasıl Hazırlanır?

Vaaz hazırlama ve sunma teknikleri nelerdir?

Vaazın hazırlanmasında hazırlık safhasının merkezini, konuya ait âyet ve hadislerin dikkatli bir araştırması ile tefsir ve şerhlerden ayet ve hadislerin açıklamaların okunması önem arz eder. 

Konuya açıklık getirecek İslâm büyüklerinin görüş ve sözleri, şiir, fıkra, ve olayların, menkıbelerin toplanması da başarılı bir sunuş ve anlatım için vaize yardımcı olacaktır.

Sunuşta ayetlerin sûre numaraları hadislerin hangi güvenilir hadis kitaplarında bulunduğu söylenmeli. Bu, cemaate itimat telkin etmenin yanında dini literatür hakkında da kulaklarda bir şeylerin kalmasını sağlar. Vaaz hazırlanır ve sunulurken, dini muhtevayı hatırlatan kelime, deyim ve terimleri ısrarla ve şuurlu bir şekilde kullanmak gerekir. Özellikle fıkhî bir hüküm ifade eden terimler hatalı bir şekilde tercüme edilmemelidir. Gerektikçe bir, iki kelime ile açıklamalar yapılabilir.

Ayet ve hadis metinlerinin hatasız olarak okunması mutlak şarttır. Bunun için önceden dikkatlice ve okunaklı biçimde bu metinlerin yazılması ve sesli olarak okunarak çalışılması gerekir.

Vaazda üslûb irşadî olmalıdır. İlmî ve akademik olmamalıdır. İrşadî üslûpta suçlu teşhisi yoktur. Suç ve hatayı teşhis vardır. Peygamber Efendimiz, “birtakım kimselere ne oluyor ki...”  şeklinde kapalı bir tarzda hataya işaret ederdi. Başarılı bir hitabette bulunmak vaizin nasıl bir görevi ise, bunu doğru bir üslupla konuşmalarına yansıtmak ta başka bir görevidir. Aslında vaiz, ikna etmek için konuşan kişidir. Böyle olunca onun sert, kaba ve kırıcı olmaması pek tabiidir. Müslümanları kırmadan eğitmek, vaizin olumlu ve sevdirici bir üslûbu ile mümkün olur.

Vaazda kullanılacak dilde açıklık, tabiilik, güncellik, basitlik ve sadelik esastır. Herkesin anlayabileceği bir dil tercih edilmelidir. Mahalli şive vaizin yadırganması ihtimali varsa kullanılabilir. Aksi halde asla mahalli şiveye rağbet etmemek gerekir. Ancak anlaşılmayı sağlamak için yeri geldikçe, mahalli ifade deyim ve atasözlerinin kullanılması elbette faydalı olacaktır.

Ne kadar tecrübeli olursa olsun hiçbir vaiz, önceden düşünüp, planlamadığı bir konuda konuşmamalıdır. Vaazın metnini baştan sona yazmak her zaman gerekmez, pratik de değildir. Fakat plan gereği ana noktaların açıklamalarını ve bunların kaynaklarını ihtiva eden, küçük kâğıtçıkların sunuşta elde bulunması şarttır.

Ayrıca kürsünün vâizde oluşturduğu heyecanı mutedil bir çizgide tutabilmek için de vaazın önceden belirlenmiş bir planının bulunması faydalı olacaktır. Neyi, hangi tonda söylemesi gerektiğini önceden düşünen ve planlayan vaiz, ani kabarmalara, yapmacıklara ve heyecan hallerinde söylenecek rasgele sözlere iltifat etmeyecektir.

Vaizlik zevkli ve yetiştirici bir meslektir. Dikkatli ve görevini benimsemiş bir vaiz, birçok konuyu net bir şekilde öğrenecektir. Çünkü cemaate anlayacakları bir şekilde anlatmak zorundadır. Bu zorunluluk önce kendisinin meseleyi iyi öğrenmesini gerektirecektir.

Vaiz, gerek konu seçimi gerekse vaaz hazırlamada tam anlamıyla bir araştırmacı durumundadır. Diploma ile her şeyin halledildiği yanlışına aslâ düşmez. Çevresindeki âlim ve meslektaşlarından yararlanmayı asla ihmal etmez.

Vaazın hazırlanışında:

  1. Bir şeyler bilenlerin, daha fazla öğrenmek ihtiyacı içinde olduklarını anlayacakları,
  2. Bazı şeyleri bilmediklerini kabul edenlerin de muhtaç oldukları bilgileri bulabilecekleri bir sunum hazırlığı esas alınır.

Bu hedefe hiç şüphesiz dinde tefakkuh yani öğrenmenin çeşitli güçlüklerini göğüsleyerek İslâmi ilimlerin her birinde iyi bir bilgi seviyesine sahip olmakla ulaşılabilir. Bu da vaizin okuma, öğrenme ve not alma alışkanlığı kazanmış olmasıyla mümkündür.

İslam ve İhsan

VAAZLARDA KONU SEÇİMİ

Vaazlarda Konu Seçimi

VAAZ VE İRŞADIN DİNDEKİ YERİ

Vaaz ve İrşadın Dindeki Yeri

VAAZ VE VAİZLİK NEDİR?

Vaaz ve Vaizlik Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.