Vaaz Planı Nedir?

Vaaz planı nasıl hazırlanır?

En küçük konuşmanın bile bir planının bulunması gerektiğine işaret etmiştik. Vaaz ise, bildiğiniz gibi, sürekli bir din telkini olmanın yanında, 30-45 dakika süren bir konuşma demektir. Böylesine uzun bir konuşmanın elbette iyi düşünülmüş bir planı bulunması gerekir. Planlamada vaazın temel niteliğinin “Teşvik ve Uyarı” olduğu unutulmamalıdır.

Genel olarak bir vaaz planı şöyle yapılabilir:

  1. Konunun gereği: (Seçim sebebi, cemaatle ilgisi. Bu bir anlamda giriş’i oluşturacaktır.)
  2. Konunun dini dayanakları: (Ayet, hadis ve bunlara bağlı olarak ortaya konmuş fıkhî hükümler, görüşler.)
  3. Konunun ağırlıklı şekilde üzerinde durulacak yönü: (Ana tema, ana fikir)
  4. Konunun etrafında belirtilmiş farklı görüş ve anlayışların değerlendirilişi: (Tabii bir farklılık varsa...)
  5. Muhtemel sorular ve cevapları: (Vaaz tek taraflı bir konuşma olduğu için vaizin muhtemel soruları da cevaplamaya çalışması daha uygun olur.
  6. Cemaatin konu hakkında sahip olması gereken düşünce, anlayış ve uygulama: (Bu konu çok açık ve net bir şekilde belirtilmeli, cemaate görev verilmelidir. )
  7. Konunun önemli noktalarından oluşan kısa bir özet ve bir iki cümlelik dua: (Sonradan camiye gelenlerinde vaazdan yararlanabilmeleri bakımından “özet”, büyük önem arz eder. Dua cümleleriyle vaaza son verilir. Ancak bu dua kesinlikle “kısa” tutulur.

Konuların özelliklerine göre planın değişmesi pek tabiidir. Konunun cemaate temin edeceği faydaların, ihmali halinde doğabilecek zararların açık seçik belirtilmesi, etki açısından önemlidir. Her konunun az-çok ayrılıklar taşıyan kendisine özgü bir planı ve anlatım şekli, üslûbu olacaktır. Bu, vâizin beceri ve mesleki olgunluğuna kalmıştır.

İslam ve İhsan

VAAZLARDA KONU SEÇİMİ

Vaazlarda Konu Seçimi

VAAZ VE İRŞADIN DİNDEKİ YERİ

Vaaz ve İrşadın Dindeki Yeri

VAAZ VE VAİZLİK NEDİR?

Vaaz ve Vaizlik Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.