Vahâmet Ne Demek? Vahâmet Ne Anlama Gelir?

Vahâmet ne demek? Vahâmet kelimesinin anlamı nedir? Vahâmet kelimesine örnek cümleler...

Vahâmet: Ağırlık, zor durum, tehlike, güçlük. Hazım güçlüğü anlamlarına gelmektedir.

VAHÂMET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Bu hazırlıkların tamamı, benim hayâtım üzerinde olduğu, gün gibi âşikârdır. Amcam şehid Abdülaziz’in âkıbetine mâruz kalacağım ise bence mâlum! Bununla beraber, etlerimi cımbızla koparacaklarını bilsem, bir ecnebî devlete ilticâyı düşünemem. Vatanımdan kaçmak mûcib-i ârdır. Hattâ bu, benim gibi otuz üç sene bir devlete pâdişahlık etmiş bir insanın irtikâb edemeyeceği en büyük alçaklıktır. Ben Allâh’ıma ve mukadderâtıma tâbîyim» dediğini bizzat kulaklarımla işittiğim vakit, içinde bulunduğumuz hâlin vahâmet derecesini ancak kavrayabilmiştim.

*****

Meâric Sûresi’ndeki görüntü ise tâkat getirilemeyecek bir azap sahnesidir. Mücrim, alevlenmiş ve kızışmış olan cehennem ateşine atılmak için getirilmiştir. Bu mücrim, bütün yolları deneyerek ve her şeyini fedâ ederek kurtulmak istemektedir. Bu da onu en yakını olan çocuklarından başlamaya ve biricik yavrusunu, cehennemin azgın alevleri içine atmaya sevk etmektedir. Durumun vahâmeti ve korkunçluğu îcâbı, burada kalbe en yakın olandan başlanmıştır.

*****

Barbaros Hayreddîn Paşa da, derhâl harekete geçmiş ve bu maksatla yaptığı seferde yolu üzerinde bulunan Roma’yı dahî fethe teşebbüs etmiştir. Ancak Fransız elçisi, kendilerinin bütün Batı hristiyanlık âlemi tarafından tardedilip kötü yâd edilmeleriyle neticelenecek olan bu harekete sebebiyet vermenin vahâmetinden korkmuş ve Paşa’nın ayaklarına kapanıp bu fetihten vazgeçmesi için yalvarmıştır. Bunun üzerine Hayreddîn Paşa, o an için bundan vazgeçerek Osmanlı donanmasını Nis’te demirlemiştir. Ardından donanma askerleri, karaya çıkmış ve günde beş vakit ezân okuyup namazlarını cemaatle kılmışlardır. Ve o demde Osmanlı Devleti, Fransa’ya, bugünkü Avrupalıların aşırı fâizli kredileri gibi değil, karşılıksız olarak milyonlarca düka altınıyla yardım etmiştir.

*****

Nice çaresizlikleri aşarak güçlükleri göğüslemesini bilen Paşa, zafer ve fetih hamlelerini tamamlayabilmek için bu defa doğrudan 3. Murad Hân’a durumun vahâmetini bildiren bir arîza yazdı. Dîvandaki bir kısım liyâkatsiz kimseler yüzünden İran cephesinin âtıl kaldığını, ayrıca Kırım Hânı’nın da yardım etmediğini, neticede ellerine geçen pek büyük fırsatların kaçırıldığını bildirdi. Bu hatâlar devam ettiği takdirde, devletin şerefinin lekeleneceğini ifâde ederek Sultan 3. Murad Han’dan yardım istedi.

*****

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.