Vahyin Geliş Şekilleri

Vahiy nedir? Vahyin gelişinin kaç çeşiti vardır? Vahiy ve vahyin geliş şekilleri maddeler halinde...

Kur'an'ın bildirdiğine göre Cenab-ı Hak insanlarla üç şekilde konuşmak­tadır: Ya, Allah sözünü kulunun kalbine düşürür, ya perde arkasından konuşur veya bir melek vasıtasıyla konuşur. Bu noktayı ayet-i kerime şöyle açıklamaktadır:

Allah bir insanla ya vahiy yoluyla, ya perde arkasından, ya da bir melek gönderip ona kendi izniyle dilediğini vahyetmek suretiyle konuşur...[1]

İşte peygamberlere gelen vahiyler, genel anlamda bu ayette belirtilen şekillerde olmuştur. Şimdi bunları daha detaylı olarak burada izah etmeğe çalışalım:

  • Vahyin ilk geliş şekli, sadık rüya halinde olmuştur.
  • Meleğin görünmeden Allah’ın sözünü peygamberinin kalbine ilham Hz. Peygambere en zor gelen vahiy şekli bu idi. Zil sesine benzer bir ses duyardı. Ses kesildiği zaman Hz. Peygamber vahyolunan sözleri kavramış olurdu. Genelde tevhid ve uyarıyı ihtiva eden ayetler bu şekilde gelirdi.
  • Cebrail’in asli şekliyle görünmesi. Cebrail bu şekilde iki defa görünmüştür. İlki peygamberin başlangıcında Hıra mağarasında; ikincisi ise, Miraç gecesi Sidretü’l-Münteha’da olmuştur.
  • Cebrail’in insan şeklinde görünmesi. Çoğu zaman Cebrail sahabeden Dihye’nin suretinde görünerek gelirdi.
  • Peygamber uyanık iken melek görünmeden vahyin kalbine düşürülmesi.
  • Peygamber uyanık iken doğrudan doğruya Allah’ın kelamını duyması. Bu tür vahye Hz. Peygamber Miraç gecesinde mazhar olmuştur. Namazın farz olması bu şekildedir.
  • Peygamber uykuda iken meleğin vahiy getirmesi.

[1] Şura, 51

İslam ve İhsan

PEYGAMBERLİK VE VAHİY

Peygamberlik ve Vahiy

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.