Vâkıa Suresi 74. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Vâkıa Suresi 74. ayeti ne anlatıyor? Vâkıa Suresi 74. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Vâkıa Suresi 74. Ayetinin Arapçası:

فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟

Vâkıa Suresi 74. Ayetinin Meali (Anlamı):

Öyleyse Yüce Rabbinin ismini tesbih et; O’nun her türlü kusurdan ve ortakları olmaktan çok yüce ve uzak olduğunu söyle!

Vâkıa Suresi 74. Ayetinin Tefsiri:

Dördüncü delil, yine hayatın temel kaynaklarından, insanı kültür ve medeniyet bakımından diğer mahluklardan ayıran özelliği ile ateştir. Araplar, “merh ve afar” denilen iki ağacı birbirine sürter ve böylece ateş çıkarırlardı. Aslında her ağaçta, çakmak taşında, elektrik elde edilen her şeyde ateş çıkma özelliği vardır. Fakat bu merh ve afar isimli ağaçlarda daha fazladır. Şüphesiz ki, eğer Allah Teâlâ, bahsedilen ağaçları ve diğer cisimleri ateş çıkarma ve elektrik verme özelliği ile yaratmamış olsaydı, hiçbir şekilde ateş ve elektrik elde etmek mümkün olmazdı. Ne bedevînin çakmağı çakar, ne de bugünkü medeni insanların düğmeye basınca ampulleri yanardı. Yüce Rabbimiz ateşi ve elektriği, hem hayatın zaruri bir unsuru, hem cehennemi hatırlatan bir ibret, hem de ıssız çöllerde yolculuk yapan, karnı acıkan, ihtiyacı olan kimseler için bir fayda ve kazanç vasıtası kılmıştır.

اَلْمُقْو۪ينَ  (mukvîn) sözlükte “çölde dinlenen yolcular” için kullanılan bir kelimedir. Bunun “aç olan kimse” anlamına geldiği de söylenir. Yine bu kelimenin “yemek pişirmek, ısınmak, aydınlanmak gibi herhangi bir sebeple yakılan ateşten faydalanan kişi” mânası da vardır. Son mânaya göre fakir, zengin, bedevi, medeni tüm insanlığın ateşe duyduğu ihtiyaç dile getirilmiş olmaktadır. Realite de bunu doğrulamaktadır. O halde bütün insanların kendilerine ihsan edilen bu büyük nimetlerin gerçek sahibini tanıyıp O’na kulluk ve şükretmeleri, O’nun yüce adını tesbih etmeleri, O’nu her türlü kusurdan ve ortağı olmaktan yüceltmeleri gerekir.

O hâlde ey insanlar, dikkatinizi size doğru yolu gösterecek ve Allah’a nasıl kulluk yapacağınız öğretecek pek yüce, pek şerefli Kur’an’a çevirin:

Vâkıa Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Vâkıa Suresi 74. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.