Vâkıf Ne Demek? Vâkıf Ne Anlama Gelir?
Vâkıf ne demek? Vâkıf kelimesinin anlamı nedir? Vâkıf kelimesine örnek cümleler...
Vâkıf: Haberdar olan, bilen, en ince noktalara kadar bilgisi olan. Vakfeden anlamlarına gelmektedir.
VÂKIF KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
Hâsılı, yerden biten hiçbir yaprak ve hiçbir saman çöpü yoktur ki onda beşer için birçok fayda bulunmasın! Öyle ki insanoğlu, bu faydaların künhüne vâkıf olmaya bile güç yetiremez.
*****
Rasûlullah (s.a.v) Kur’ân-ı Kerîm’i, düşünerek ve esrârına vâkıf olarak okumanın lüzum ve fazîletini ifâde sadedinde şöyle buyurmuştur:
“…Bir grup insan, Allâh’ın evlerinden bir evde toplanır, Allâh’ın Kitâbı’nı okur ve onu aralarında müzâkere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler çevrelerini kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder.” (Müslim, Zikr, 38; Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1455; Tirmizî, Kırâât, 10/2945)
*****
Diğer bir âyet-i kerîmede de şöyle buyrulur:
“Mü’minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allâh’ın âyetleri okunduğunda îmanlarını artıran ve yalnız Rab’lerine tevekkül
eden kişilerdir.” (el-Enfâl, 2)
Bunun aksine, Kur’ân-ı Kerîm’in feyz ve rûhâniyetinden nasib almayan, işâret, sır ve rumuzlarını anlamayan, esrârına vâkıf olmayan, emir ve nasihatlerini tutmayan kimseler, büyük bir hüsrân içindedirler.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri âyetlerimden uzaklaştıracağım. Onlar bütün mûcizeleri görseler bile îmân etmezler. Doğru yolu görseler, onu yol edinmezler. Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen ona saparlar. Bu durum, onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gâfil olmalarından ileri gelmektedir.” (el-A‘râf, 146)
*****
Allah Teâlâ’yı zât hakîkati itibâriyle kavramak imkânsız olmakla birlikte, O’nun kâinât ve hâdisât üzerindeki sıfat tecellîlerinden hareketle, varlığına ve birliğine aklen ve kalben vâkıf olmak mümkündür. Her mahlûk gibi imkân ve iktidârı sınırlı olan insan için mümkün olan ancak budur. Bu da Allah katında mü’min kabûl olunmak için kâfîdir. Bu sebepledir ki İslâm âlimleri; “İlmin zirvesi ve en fazîletlisi; mârifetullah, yani Allâh’ın bilinmesidir.” demişlerdir.
*****
Bir müslümanın İslâm kültürüne doğru bir şekilde vâkıf olabilmesi de, Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yirmi üç senelik nebevî hayâtından ilham alarak yaşayıp bunun netîcesinde duygu derinliğine ve kalbî kemâle ermesine bağlıdır. Gönül âlemi, Allâh Rasûlü’nden gelen feyizle, yâni müsbet enerji ile dolmak sûretiyle kemâle erer. Zîrâ İslâm prensip ve hükümlerinin en ince teferruâtına kadar sergilendiği yegâne canlı tablo, Varlık Nûru -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in nezih hayâtıdır.
İnsanları, İslâm’ın huzur ve saâdet dolu hayat nizâmına dâvet eden tebliğci ve muallimlerin de, zihin ve kalp âhengi içinde tahsil edilecek bir siyer ilminden müstağnî kalmaları aslâ düşünülemez. Zîrâ Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; eğitim, öğretim ve teblîğ bakımından da en müşahhas ve mükemmel bir örnektir.