Varlıklı Müslüman Kurban Kesmeli

Kur'an Araştırmaları Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz, zekat vermekle mükellef, varlıklı her Müslümanın kurban kesmesinin gerektiğini belirterek, ''Dini anlamda mal varlığı olmayanlar kurban kesmekle mükellef değildir. Ama mükellef olmadığı halde bu kişilerin kurban kesmesinde bir sakınca yoktur.'' dedi.

Zengin olan Müslümanların Kurban Bayramı nedeniyle kurban kesmekle mükellef olduğunu dile getiren Yavuz, şöyle devam etti:

''Yani dini anlamda zengin olan kimsenin bu ibadeti yapması gerekir. Mesela Hazreti Muhammed zamanında 40 koyunu olan kişi zengin kabul ediliyordu. Bundan dolayı ise 40 koyunu olan kişi, bir koyunu kurban kesebiliyordu. Zekat hesabıyla kurban hesabı aynıdır. Zekat vermekle mükellef, varlıklı olan her Müslümanın aynı zamanda kurban kesmesi gerekir. Dini anlamda mal varlığı olmayanlar kurban kesmekle mükellef değildir. Ama mükellef olmadığı halde bu kişilerin kurban kesmesinde bir sakınca yoktur. Kurban, Hanefi mezhebine mensup olanlar dışındaki mezhep mensuplarına sünnettir, vacip değildir. Ama yine de kesilmesi büyük sevaptır.''

"KİŞİNİN PARASI YOKSA KREDİ YOLUYLA KURBANINI KESMESİ DOĞRU OLMAZ"

Kurbanda bazı kişilerin kredi çekerek kurban kestiğini ifade eden Yavuz, ''Bir adamın bankada parası olduğu halde bankaya gidemiyorsa kredi kartıyla o hesaba istinaden kurban satın alsa olur. Çünkü bankada parası var. Ama herhangi bir parası yok, bankanın vereceği kredi ile bunu kesecek olursa ibadetin ruhunu ihlal eder. Kurbanda parası bulunan insan kurban kesmekle mükelleftir. Kişinin eğer parası yoksa kredi yoluyla kurban kesmesi doğru olmaz.'' değerlendirmesinde bulundu.

"KURBAN ETİNİ DAĞITIRKEN AYRIM YAPMAYIN"

Yavuz, kurban kesmenin asıl amacının kurbanın kanının akıtılması olduğunu hatırlattı.

Kurban kesen kişinin, istediğinde kestiği kurbanın etini hiç almazsa da bunun dini vecibesini yerine getirmesine bir halel getirmeyeceğini aktaran Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ama kestiği kurbanın etinden sünnete uygun olarak yararlanabilir. Kurban etinin üçte birini ev halkına, üçte birini fakirlere, geri kalan üçte birini de eşe-dosta ziyafet edecek şekilde paylaşması uygundur. Kurban etini dağıtırken de hiçbir şekilde ayrım yapılmaması gerekiyor. Kurban etini dağıtırken din ayrımı yapılmaz.''

Kurban derisinin parayla satılamayacağını vurgulayan Yavuz, kurbanlık derisinin hayır kurumlarına bağışlanması halinde bunun önemli hizmetlere vesile olabileceğini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.