Vâsıtayı Gâye Edinme!
Teberrükün faydası, îman muhabbetinden ötürü mübârek varlıklara gösterilen hürmet sebebiyle Cenâb-ı Hakkʼın yardımını, rahmetini lûtfetmesi sâyesindedir.
Rahmet ve bereketi lûtfeden, teberrük edilen varlığın kendisi değil, yalnızca Cenâb-ı Hakʼtır. Hak Teâlâ rahmetini tecellî ettirmediği takdirde, bereketi umulan o varlıklar bir “hiç” hükmünde kalır.
Dolayısıyla bu yolda ifrat ve tefrite kaçmadan îtidal üzere gidilmelidir. Yani Hakkʼın emrettiği sâlih amelleri yapmadığı hâlde, sırf sâlih zâtlarla veya onların hâtıralarıyla teberrükün kendisini kurtarmaya yeteceği şeklindeki ifrat düşüncelerinden uzak durmak gerekir. Veya teberrük edilen varlıklarda, âdeta ilâhî bir kudret vehmetmek gibi yanlışlıklara düşmemek îcâb eder.
Fakat bu hususta aşırıya kaçanları bahâne ederek teberrükü tamâmen reddetmek, bunun asr-ı saâdet ve selef-i sâlihîn döneminde bulunmayan bir “bidʼat” ve hattâ “şirk” olduğunu iddiâ etmek de apaçık bir cehâletin eseridir. Mühim olan, îtidal yolunu tutmaktır. Mutlak fâilin yalnızca Cenâb-ı Hak olduğunu, kendisiyle teberrük edilen varlıkların sadece Allâhʼın rahmet, mağfiret ve lûtfunu celbedecek vesîlelerden ibâret bulunduğunu unutmamaktır. Nasıl ki, seyahat esnâsında binilen bir araç, gâye değil vâsıta ise, kendisiyle teberrük edilen varlıklar da Allâhʼın rahmetini celbetmek için başvurulan birer vesîleden ibârettir. Fazîlet sahibi sâlih zâtlara ait olan eşyalar, Allah Teâlâʼnın o zâtlara değer vermesi sebebiyle değerlidir ve onlara bu yüzden ehemmiyet verilir. Kul, murâdını, bu vesîleler hürmetine Allahʼtan istemelidir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam Yayınları, 2012