Vatan Müdafaası Mukaddestir

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu haftaki cuma hutbesi “Vatan Müdafaası Mukaddestir” başlığıyla yayınlandı.

“Vatan Müdafaası Mukaddestir” başlığıyla yayınlanan bu haftaki cuma hutbesinde; vatan müdafaasının önemi ve fazileti belirtildi.

Vatan müdafaasının sadece üzerinde yaşanılan toprak parçasını korumaktan ibaret olmadığı; ayrıca din, can, mal, namus ve nesli her türlü tehlikeden korumak manasına geldiği vurgulandı.

İşte 25.10.2024 tarihli cuma hutbesi.

VATAN MÜDAFAASI MUKADDESTİR

Muhterem Müslümanlar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir defasında vatan müdafaasının önemini ve faziletini şöyle anlatmıştır: “Vatanı korumak için bir gün ve bir gece nöbet tutmak, bir ay nafile oruç tutup geceleri nafile namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Mümin nöbet tutarken ruhunu Allah’a teslim etse bile amel defteri kapanmaz. Allah, onu rızıklandırmaya devam eder…”[1]

Allah Resûlü (s.a.s) bu hadisiyle bizlere, vatan müdafaasının mukaddes bir görev olduğunu öğretmektedir. Vatanı korumak için nöbet tutanların ibadet sevabı kazanacaklarını haber vermektedir. Bu uğurda canlarını feda eden şehitlerin, Allah katında sonsuz nimetlere ulaşacaklarını, ebedi cennet ile ödüllendirileceklerini bildirmektedir.

Aziz Müminler!

Vatan müdafaası, sadece üzerinde yaşadığımız toprak parçasını korumaktan ibaret değildir. Vatan müdafaası; dinimizi, canımızı, malımızı, namusumuzu ve neslimizi her türlü tehlikeden korumaktır. İstiklal ve istikbalimizi teminat altına almak, birliğimizi ve kardeşliğimizi güçlendirmek için gayret göstermektir. Vatan müdafaası; en değerli hazinemiz olan ailemizi güçlü kılmaktır. Çocuklarımızı ve gençlerimizi batıl ideolojilerin, sapkın akımların insafına terk etmemektir. Vatan müdafaası; işimizi ve mesleğimizi en güzel ve en doğru şekilde yapmak, insanların malına ve canına zarar vermemektir. Şahsi ihtirasları için dinimizi ve duygularımızı istismar etmek isteyen hainlere karşı uyanık olmaktır.

Kıymetli Müslümanlar!

Bizler, millet olarak tarih boyunca aziz vatanımızı muhafaza etmek için nice sıkıntılara göğüs gerdik, nice badireler atlattık. Bütün zorluklar karşısında tek dayanağımız Yüce Rabbimiz oldu. Her şart ve durumda yalnızca O’na güvendik, O’na sığındık. وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; iman etmişseniz üstün olan sizsiniz.”[2] ayetinin müjdesiyle hiçbir zaman yılmadık, yıkılmadık, ümitsizliğe kapılmadık. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in “Mümin, mümin kardeşi için birbirine sımsıkı kenetlenmiş tuğlalardan oluşan bir bina gibidir.”[3] hadisi gereğince birbirimize omuz verdik. Malazgirt’te, Çanakkale’de, Milli Mücadele’de bütün imkânsızlıklara rağmen en kesif ordulara karşı vatanımızı müdafaa ettik. Hiçbir zaman zulme ve zalimlere geçit vermedik elhamdülillah.  

Değerli Müminler!

Dün olduğu gibi bugün de yarın da ülkemize ve aziz milletimize karşı kurulan kirli tuzaklar boşa çıkacaktır.  İnsanlıktan nasibini almamış, hiçbir ahlaki ve insani değer tanımayan dâhili ve harici cinayet şebekeleri, kirli emellerine asla ulaşamayacaktır. Vatanımızın bölünmez bütünlüğüne kasteden hainler; güven ve huzur ortamımızı bozamayacak, gücümüzü zayıflatamayacak, istikbale dair ümitlerimizi yok edemeyecektir. Rabbimizin, وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْـكَافِرُونَ “Kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.”[4] vaadi mutlaka gerçekleşecektir. سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ “Yakında o zalimler topluluğu da yenilecek, arkalarını dönüp kaçacaklardır.”[5] ayetinde buyrulduğu üzere, yeryüzünü savaş alanına çevirmeye çalışan bütün terör örgütleri ve arkalarındaki şer güçleri mutlaka hezimete uğrayacaktır.

Aziz Müslümanlar!

Etrafımızın ateş çemberine döndürülmek istendiği bugünlerde bize düşen; İslam kardeşliğini esas alarak birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmektir. Her alanda güçlü olmak için daha fazla çalışmak, daha fazla çaba göstermektir. İyiliği hayatımızın her alanında hâkim kılmak, kötülüğe ve kötülere engel olmaktır. Göz nuru yavrularımızın iyi bir insan, bilinçli bir Müslüman olarak yetişmeleri için sorumluluklarımızı yerine getirmektir. İnsanların huzuruna, canına, malına kast edenlere karşı yekvücut olmaktır. Aziz şehitlerimizin, uğruna canlarını feda ettikleri, kahraman gazilerimizin cepheden cepheye koştukları ulvi değerleri yaşamak ve yaşatmaktır. Hülasa, ülkemize ve aziz milletimize karşı oynanan kirli oyunları feraset ve basiretle boşa çıkarmaktır.

Bu vesileyle, huzurla yaşadığımız güzel vatanımızı bize yurt kılan aziz şehitlerimizi ve ahirete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum. Ayrıca Ankara’da gerçekleştirilen menfur terör saldırısında şehadet şerbetini içen kardeşlerimize Yüce Rabbimden rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına ve aziz milletimize sabır ve baş sağlığı diliyorum.

Hutbemi Enfâl sûresi kırk altıncı ayetin mealiyle bitiriyorum: “Allah’a ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüzü kaybedersiniz. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”[6]

Dipnotlar:

[1] Müslim, İmâre, 163. [2] Âl-i İmrân, 3/139. [3] Buhârî, Edeb, 36. [4] Saff, 61/8. [5] Kamer, 54/45. [6] Enfâl 8/46.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.