Vecibe Ne Demek? Vecibe Ne Anlama Gelir?

Vecibe ne demek? Vecibe kelimesinin anlamı nedir? Vecibe kelimesine örnek cümleler...

Vecîbe: Vâ­cib olan, ge­re­ken, ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si borç hük­mün­de bu­lu­nan iş, bo­yun bor­cu anlamlarına gelir.

VECİBE KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Buna mukâbil, Kurʼân ve Sünnet kültürünü lâyıkıyla hazmederek İslâm düşmanlarına karşı onu dâvâ edinecek olan âlim seviyesindeki münevver ve mütefekkir müslümanların, felsefe kanadından da gelebilecek bâtıl fikir ve iddiâlara karşı halkı idlâlden korumak için, bu ilimle de iştigâl etmeleri yadırganamaz. Bilâkis bu, onlar için bir vecîbedir. Hattâ meydanın ateist ve materyalist felsefecilerin tekeline terk edilmemesi için, felsefe sahasında
da söz sahibi İslâm âlimlerinin yetiştirilmesi gereklidir.

*****

Vahyin ilk muhâtabı olan, bütün zorlukları göze alarak Allâh Rasûlü’ne îmân eden, bu uğurda ağır işkencelere mâruz kalan ve sonra da yurtlarından çıkarılan Muhâcirler, Allâh Teâlâ’nın medh ü senâsına mazhar olmuşlardır. Zîrâ onlar, hiçbir dünyevî menfaatleri olmadığı hâlde, sırf inançlarını yaşayabilmek için her şeylerini terk etmişlerdi. Muhâcirler bu hareketleriyle sâdece fedâkârlık yapmıyor, aynı zamanda bir dînî vecîbeyi de îfâ ediyorlardı. Zîrâ Kur’ân-ı Kerîm, gerektiği hâlde hicret etmeyenleri kınamaktaydı:

“Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: «Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?) » Onlar da; «Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik.» derler. Melekler; «Allâhʼın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!» derler. İşte bunların gidecekleri yer Cehennemʼdir. O ne kötü varış yeridir.” (en-Nisâ,97)

*****

Ehl-i Beyt, bir evde yaşayan âile fertleri mânâsına gelir. Peygamber Efendimiz’in âile fertlerinin tamâmını ifâde etmektedir. Bu mânâda Ehl-i Beyt; Rasûl-i Ekrem Efendimiz ve âilesi, Ali, Câfer, Akîl, Abbâs ve âileleridir. Rasûlullâh - sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e salât ü selâm getirmek nasıl bütün mü’minler üzerine bir vecîbe ise Ehl-i Beyt’e hürmet ve muhabbetle bağlı bulunmak da bütün müslümanların vazîfesidir.

*****

Recî ve Bi’r-i Maûne hâdiseleri, teblîğ ve irşad vazîfesinin mü’minler için ne kadar mühim ve hayâtî bir vecîbe olduğunu göstermektedir. Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbının en seçkinlerini, muhtemel tehlikeleri göze alarak İslâm teblîğcisi ve muallimi olarak göndermiştir. Bu mühim vazîfe uğruna şehîd olan mücâhidleri Cenâb-ı Hak medhetmiş, kendilerinden râzı olduğunu ve onların da Rablerinden râzı olduklarını beyân buyurmuştur.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.