Vehen: Birlik ve Beraberliğimizin Önündeki Büyük Engel

Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan 8 Ağustos 2024 tarihli ve "Vehen: Birlik ve Beraberliğimizin Önündeki Büyük Engel" konulu cuma hutbesi yayınlandı.

8 Ağustos 2024 tarihli ve "Vehen: Birlik ve Beraberliğimizin Önündeki Büyük Engel" konulu cuma hutbesi.

VEHEN: BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİN ÖNÜNDEKİ BÜYÜK ENGEL

Muhterem Müslümanlar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir keresinde Sahâbe-i Kirâm’a “Açgözlü kimselerin yemeğe üşüşmeleri gibi, düşmanlarınızın üzerinize saldırmaları yakındır.” buyurdu. Orada bulunan bir sahâbî, “Sayıca az olduğumuz için mi düşmanlarımız üzerimize üşüşecekler?” diye sordu. Allah Resûlü (s.a.s), بَلْ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ، وَلَكِنَّكُمْ غُثَاءٌ كَغُثَاءِ السَّيْلِ “Hayır, siz sayıca çok olacaksınız. Fakat selin önündeki çer çöp gibi savrulacaksınız.” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Allah, düşmanlarınızın kalbinden heybet ve azametinizi çıkartacak; sizin kalplerinize de vehni yerleştirecektir.” Sahâbî, “Ya Resûlallah! Vehen nedir?” diye sorunca Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِ  “Dünyayı aşırı sevmek ve ölümü kötü görmektir!”[1] buyurdu.

Aziz Müminler!

Peygamber Efendimiz (s.a.s), bu hadisleriyle bizlere şunları hatırlatmaktadır: Müslümanlar birlik ve beraberliği kuşandıkları zaman varlıklarını muhafaza ederler. Ümmet bilinciyle hareket ettiklerinde asil ve vakur duruşlarını devam ettirirler. Yürekleri toplu vurdukça izzetlerini korurlar. Fitne, fesat ve tefrikaya geçit vermediklerinde kardeşlik bağlarını güçlendirirler. Ancak; Müslümanlar, yaratılış gayelerini, ölümü, hesabı, cennet ve cehennemi unutup dünyaya aşırı meylederlerse, güçlerini kaybeder zillete düşerler. Kalplerine Allah ve Resûlü’nün sevgisinden ziyade mal ve mülk, makam ve mevki, şan ve şöhret sevgisini yerleştirirlerse rüzgârın önündeki yapraklar gibi savrulurlar. Şahsi menfaatlerini, lüks ve konforlarını i’lây-ı kelimetullahtan üstün tutarlarsa bölünüp parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar.

Kıymetli Müslümanlar!

Bizler, zaman zaman dünya meşgalelerine dalıp İslam’ın hayat veren ilkelerini göz ardı edebiliyoruz. Rabbimize, çevremize ve insanlara karşı sorumluluklarımızı ihmal edip tamamıyla dünyaya yönelebiliyoruz. Kulluğumuzu unutup insani ve ahlaki değerleri hayatımızdan uzaklaştırabiliyoruz. Hâlbuki Cenâb-ı Hak, “Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, Allah ise ahireti kazanmanızı istiyor.”[2] ayetiyle bizleri uyarmakta, ebedi yurdumuzu ihmal etmeden yaşamamızı bizlere tavsiye etmektedir. Yüce dinimiz İslam’a göre dünya, ahiretle kıyaslandığı zaman geçici, boş ve eğlenceden ibarettir. Yoksa dünya ve nimetleri kötü, değersiz ve önemsiz değildir. Kötü olan, insanı Allah’tan ve onun rızasından uzaklaştıran dünyevileşmedir. Unutmayalım ki, dünya ahiretin tarlasıdır. Cennetin kazanılacağı yerdir. Kulluk imtihanımızı gerçekleştirdiğimiz, hangimizin daha güzel işler yapacağının tespit edildiği mekândır. Dinimizin bizlerden istediği ne dünya için ahireti ne de ahiret için dünyayı terk etmektir. Allah’ın rızası doğrultusunda her ikisi için de çalışmaktır. Bu hususta Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın sana verdiğinden ahiret yurdunu kazanmaya bak. Dünyadan da nasibini unutma!”[3]

Değerli Müminler!

Bugün; kin, öfke, kötülük ve zulüm yeryüzünü kuşatmış, insan hakları ve ahlaki değerler ayaklar altına alınmışsa bunun sebebi sadece zalimlerin güçlü olması değildir. Asıl sebep, Müslümanların çalışmayı tembelliğe kurban etmeleridir. İnançlarının gereği olan sorumluluklarını yerine getirmemeleridir. Vatanlarını ve değerlerini koruyabilmek için düşmanlarına karşı her alanda gerekli hazırlıkları yapmamalarıdır. İman, salih amel ve güzel ahlakla dünyalarını imar etmemeleridir.  Oysaki Yüce Rabbimizin bu husustaki vaadi gayet açıktır: “Allah, içinizden iman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapan kimselere; kendilerinden öncekilere verdiği gibi onlara da yeryüzünde hâkimiyet vereceğini, onlar için beğenip seçtiği İslam dinini yerleştirip yayılmasını sağlayacağını, hâlihazırdaki korkularını güvenliğe çevireceğini vaat etmiştir…”[4] Gün, aşırı dünyevileşme, bireysellik ve bencillikten kurtulma, sınırsız arzu ve isteklerimizi dizginleme günüdür. Vakit, farklılıklarımızı zenginlik kabul edip; birliğe ve huzura giden yolda birlikte yürüme vaktidir. Zaman, müminlere karşı şefkat ve merhameti, kâfirlere ve zalimlere karşı vakar ve izzeti kuşanma zamanıdır.

Aziz Müslümanlar!

Hutbemin sonunda bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. 2025 yılı hac ön kayıt ve kayıt yenileme işlemleri başlamış olup 16 Eylül 2024 tarihine kadar devam edecektir. Hacca gitmek isteyen vatandaşlarımızın e-Devlet sistemi üzerinden ön kayıtlarını bizzat yapmaları gerekmektedir. Bu yıl Başkanlığımızca kayıt yenileme işlemi yapılmayacağından geçen yıllardan kaydı bulunan vatandaşlarımızın da yine e-Devlet sistemi üzerinden kayıtlarını güncellemeleri gerekmektedir. Konuyla ilgili il ve ilçe müftülüklerimizden bilgi alabilirsiniz.

Dipnotlar:

[1] Ebû Dâvûd, Melâhim, 5; İbn Hanbel, V, 278.

[2] Enfâl, 8/67.

[3] Kasas, 28/77.

[4] Nûr, 24/55.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.