Vekalet Ne Demek? Vekalet Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Vekalet ne demek? Vekalet kelimesinin anlamı nedir? Vekalet kelimesine örnek cümleler...

Vekâlet: Vekil olma, vekillik. Bakanlık, nâzırlık anlamlarına gelmektedir.

VEKALET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir müddet sonra Ebû Lübâbe radıyallâhu anh-’ı kendisine vekâlet etmesi için Medîne’ye geri gönderdi.

Allâh’tan başka sığınak tanımayan ve her ihtiyâcını O’na arz eden Fahr-i Kâinât Efendimiz, Bedr’e giden ümmetini zayıf ve muhtaç bir hâlde görünce, dayanamayıp şöyle duâ etti:

“Allâh’ım! Bunlar bineksizdirler, Sen onlara binecekleri hayvanlar ver! Allâh’ım! Bunlar çıplaktırlar, Sen onları giydir! Allâh’ım! Bunlar açtırlar, Sen
onları doyur!”

*****

Tasavvufî eğitimde aslolan, mürşid-i kâmilin sohbetinde bulunmaktır. Fakat bunun mümkün olmadığı durumlarda, liyâkatli kimseler, mürşide vekâleten bu ulvî vazifeyi îfâ ederler. Burada sohbetçinin asâleten değil, vekâleten bir vazîfe yaptığını unutmaması gerekir. Dolayısıyla mânevî temsil mes’ûliyetini hiçbir zaman göz ardı etmeyip vazifesine lâyık olmaya gayret göstermelidir.

*****

Yavuz Sultan Selîm’in 1512’de tahta geçmesi üzerine, Şehzâde Süleyman İstanbul’a çağrılmış, Yavuz’un, kardeşleri ile mücâdelesi sırasında İstanbul’da ona vekâlet etmişti. Babası kardeşlerini yenip tahtta rakipsiz bir hâle gelince genç Şehzâde, merkezi Manisa olan Saruhan sancak beyliğine gönderilmişti. Bu sûretle devlet idâresindeki tecrübesi ikmâl ettirilmiş oldu. Diğer yandan annesi, zamanın velîsi olan Sünbül Efendi’den oğlunun mânevî eğitimi ile meşgul olmak üzere bir talebesini istemişti. O da Merkez Efendi’yi Manisa’ya tâyin etmiş, bu sûretle Kânûnî,
mâneviyat âleminde rûhunu besleyecek ilk kaynağa ulaşmıştı.

*****

“Kendi irâdemden, kudret ve sıfatımdan ona bâzı salâhiyetler vereceğim; o Bana izâfeten, Bana vekâleten mahlûkâtım üzerinde birtakım tasarruflara sâhip olacak; Ben’im nâmıma ahkâmımı icrâ edecek; o bu hususta asıl olmayacak; kendi zâtı ve şahsı adına asâleten ahkâmı icrâ edecek değil, ancak Ben’im bir nâibim ve vekîlim olacak. İrâdesiyle Ben’im irâdelerimi, Ben’im emirlerimi, Ben’im kanunlarımı tatbîke memur bulunacak. Sonra onun arkasından gelenler ve ona halef olarak aynı vazîfeyi icrâ edecek olanlar bulunacak, «O (yüce Allâh) sizi yeryüzünde
halîfeler kıldı.» (el-En’am, 165) sırrı zâhir olacak.” (Elmalılı, Hak Dîni Kur’ân Dili, I, 299- 300)

*****

Hilâfet, vekâlet gibi asâletin mukâbili olarak başkasına niyâbet etmek yâni az veya çok onun yerini tutarak onu temsil etmek demektir. Burada halîfe, vekil mânâsında olup, Allâh’ın irâdesini yeryüzünde temsîl eden, emir ve nehiylerini tatbîk eden kimse demektir. Buna göre insan, Allâh’ın nûrunu tamamlamasına bir vâsıta ve vesîle olacaktır.

Vekâlet, aynı zamanda aslın nâibine bir şeref bahşederek onu tekrîm etmesidir. Cenâb-ı Hakk’ın peygamberlerini yeryüzünde halîfe kılması da bu
kabîldendir. Zâten insana üflenen rûhta da, böyle bir emâret yâni bir yönetme vasfı bulunmaktadır. Yoksa bu hilâfet, hiçbir şekilde “ulûhiyete vekâlet” mânâsına gelmemektedir.

*****

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in vârislerinden olan evliyâullâh ve onların o feyizli nebevî
menbâdan telakkî ettikleri bâtın (kalb) ilmi de, Rasûlullâh’ın bu vazîfesine verâset ve vekâlet mevkiindedir.