Vitir Namazının Kılınışı

Vitir (vitr) Arapça’da çiftin karşıtı olan “tek” anlamına gelir. Hz. Peygamber günün kılınan son namazının tek (vitr) olmasını tavsiye ve teşvik etmiş (Müslim, Müsâfirîn, 53) ve bu namazı uyanacağından güvende olanın, sabah namazının vaktinin girmesinden biraz önce,( Tirmizî, Vitr, 12; Ebû Dâvud, Vitr, 8) gece uyanamayacağından endişe edenlerin ise yatsı namazından sonra ve yatmadan önce kılabileceklerini bildirmiştir. (Müslim, Müsâfirîn, 53.) Şâfiî, Mâlik ve Ahmed İbn Hanbel’e göre sabah namazını kılmadığı sürece, vitir namazı fecirden sonra da kılınabilir.

Vitir namazı hadis delillerine dayanır.( Kâsânî, age, I, 270-274; İbnü’l- Humam, age, I, 310 vd; Şirâzî, Mühezzeb, I. 83; İbn Kudâme, Muğnî, II, 150,165) Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Kur’an ehli! Vitir namazı kılın. Çünkü Allah tektir, teki sever.” (Buhârî, Deavât, 69; Müslim, Zikr, 5, 6; Ebû Dâvud, Vitr 1; Tirmîzî, Vitr, 2; Nesâî, Kıyamü’l-leyl, 27)  “Üç şey vardır ki, bana farzdır, fakat size farz değildir. Kuşluk namazı, kurban ve vitir namazı” (Zeylâî, Nasbu’r-Râye, II, 105) “Allah size bir namaz daha fazladan ilâve etmiştir. Bu namaz da vitirdir. Vitir namazını yatsı ile şafak sökünceye kadar geçen zaman içinde kılın.” (A. İbn Hanbel, II, 180, 206, 208, V, 242, VI, 7; bk. Tirmizî, Vitr, 12 ; Ebû Dâvud, Vitr, 8; Müslim, Salâtü’l- Müssâfirîn,53) Bu hadisteki “kılın” emri, Ebû Hanîfe’ye göre vücup ifade eder, bu yüzden o, vitri vâcip hükmünde görmüştür.

Ebû Yûsuf, İmam Muhammed ve diğer üç mezhep imamına göre vitir namazı müekked sünnettir. Hanefîlere göre vitir namazı akşam namazı gibi, bir selâmla kılınan üç rekâttan ibarettir. Delil, Hz. Âişe’nin rivâyet ettiği şu hadistir: “Hz. Peygamber üç rekât ile vitir kılar ve üç rekâtın sonunda selam verirdi.” (Zeylâî, Nasb, II, 11 8 vd) Akşam namazından farkı, bunun her rekâtında Fâtiha ve ardından bir sûre ve son rekâtta rükûdan önce tekbir alınarak Kunut duası okunmasıdır. Kunut duası okumak Ebû Hanîfe’ye göre vacip, Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise sünnettir.

Mâlikîler’e göre vitir namazı tek bir rekâttır. Yatsı namazının farzından sonra iki rekât sünnet kılınır, selâm verdikten sonra buna bir rekât da vitir namazı eklenir. Hanbelîler’e göre de vitir tek bir rekâttır, ancak üç veya daha çok rekât vitir kılınsa, bunda da bir sakınca bulunmaz.

Şâfiîler’e göre vitrin en azı bir rekât, en çoğu on bir rekâttır. Bir rekâttan fazla kılınacaksa, önce iki rekâta niyet edilir ve selam verilir. Sonra vitirden bir rekâta niyet edilip selam verilir.( Kâsânî, a.ge. I, 270 vd; Meydânî, Lübâb, I, 78; İbn Kudâme, Muğnî, II, 150; Zühaylî, age, I, 820 vd)

Mezhep imamlarının vitir namazının rekât sayısı ve uygulaması ile ilgili farklı yorumları aşağıdaki hadislere dayanır.

“Vitir haktır. Beş rekât ile vitir kılmak isteyen kılsın, üç rekât ile kılmak isteyen kılsın, tek rekât ile kılmak isteyen yine kılsın.” (Ebû Dâvud, Vitr, 3; Nesâî, Kıyamü’l-Leyl, 40; İbn Mâce, İkâme, 12 3; A. İbn Hanbel, V, 357)  İbn Hıbbân’ın rivâyet ettiği hadiste şöyle buyurulur: “Hz. Peygamber iki rekât sünnet ile vitrin arasını (selamla) ayırırdı.” (A. İbn Hanbel, VI, 84)

Hz. Âişe’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) ramazanda ve ramazan dışında on bir rekâttan daha çok nâfile namaz kılmazdı.” (Buhârî, Teheccüd, 3, 16 .) Müslim’in yine Hz. Âişe’den naklettiği bir hadiste, Rasûlullah (s.a.s)’ın yatsı namazından sonra sabaha kadar kıldığı on bir rekâtın her iki rekâtında bir selam verdiği, son bir rekâtı tek kıldığı belirtilir.( bk. İbn Mâce, İkâme, 12 5, 181; Ebû Dâvud, Tatavvu’, 26 ; A. İbn Hanbel, I, 170; Mâlik, Muvatta’, Salâtu’l-Leyl,8; Müslim, Müsâfirîn, 121 .)

Abdullah İbn Ömer ve Abdullah İbn Abbas (r. anhüm); “Vitir namazı, gecenin sonunda kılınan tek rekâttır.” (Müslim, Salâtü’l- Müsâfirîn, 153; Ebû Dâvud, Vitr, 3; Nesâî, Kıyamu’l-Leyl, 34.) demişlerdir.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, İslâm İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZ NASIL KILINIR?

Namaz Nasıl Kılınır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.