Vücudumuzun Temizliğini Nasıl Koruruz? | BEDEN TEMİZLİĞİ

Müslümanın beden temizliği nasıl olmalıdır? Vücudumuzun temizliğini nasıl koruruz?

Rabbimiz kullarını tertemiz yaratmıştır. Bir bebek dünyaya geldiğinde herkes onu kucağına alıp öpmek, koklamak ister. İnsan dünyaya geldiğinde tertemiz, saf ve günahsızdır. Zira insan ruhen de bedenen de temiz yaratılmıştır. Dolayısıyla bir insan olarak bizler de beden ve ruh olarak bu güzel temizliğimizi muhafaza etmeliyiz. Sevgili Peygamberimiz:

“Şüphesiz Allâh iyi ve güzeldir; güzel ve hoş olanı sever. Temizdir temizliği sever.” (Tirmizî, Edeb, 41) ve “Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim, Tahâret, 1) buyurarak bize bu gerçeği bildirmiştir.

Peygamber Efendimiz bir gün mescitte sahabelerle sohbet halindeydi. O esnada saçı sakalı birbirine karışmış, kılık kıyafeti dağınık bir adam geldi. Adamın görünüşü herkesin dikkatini çekmiş, bir anda gözler ona çevrilmişti. Allah Rasulü’nün bir Müslümanın bu halde görünmesine gönlü razı olmazdı. Yüz ifadesi biraz sertleşti. Bu durumdan hoşlanmamıştı.

Adam belli ki sohbete katılmak için izin istiyordu. Peygamber Efendimiz, herkesin içinde onu küçük düşürmeyecek bir şekilde eliyle, ‘saçlarını ve kıyafetini düzelt’ der gibi işaret yaptı. Adamcağız durumu anladı, hemen oradan ayrıldı. Çok geçmeden kılık kıyafeti düzgün, saçları taranmış ve hoş görünümlü bir şekilde geri döndü. Peygamber Efendimiz onun bu halini görünce gülümsedi. Onu davet etti ve sohbet konusunu temizliğe ve düzgün giyinmeye getirdi. Onun şimdiki halinin çok daha güzel olduğunu ifade etmek için dedi ki:

– Bir kimsenin, şeytan gibi saçı başı dağınık olmaktansa tertemiz, tertipli ve hoş görünümlü olması daha iyi değil mi? dedi. (Kaynak, Muvatta, Şa’ar, 7)

Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki:

“Şüphesiz Allâh iyi ve güzeldir; güzel ve hoş olanı sever. Temizdir temizliği sever.” (Tirmizî, Edeb, 41)

“Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim, Tahâret, 1)

VÜCUDUMUZUN TEMİZLİĞİNİ NASIL KORURUZ?

v Sabah kalktığımızda ilk temizliğimizi namaz abdesti alarak yapmalıyız. Zira abdest hem beden hem ruh temizliği sağlar.

v Saçlarımızı haftada birkaç kere yıkamalı ve taramalıyız. Saçlarımız daima hoş kokmalı. Herkesin yanında bir tarak ve ayna bulundurması da güzel bir adettir.

v Kulak içlerimizi abdest sırasında güzelce temizlemeliyiz. Kulaklarımız kirli görünmemeli.

v Burnumuzu bilhassa abdest alırken güzelce temizlemeliyiz. Burnumuzda yaş ya da kuru bir kir kalmamalı.

v Dişlerimizi misvakla, fırça ve macunla, gerektiğinde de diş ipiyle temizlemeliyiz. Çünkü misvak dişlerimize parlaklık, temizlik ve dişetlerimize sağlık kazandırır.

İslâm dini gelmeden önce, insanlar ağız ve diş sağlığının öneminin farkında bile değillerdi. İslam gelişiyle birlikte ağız ve diş temizliğinde büyük bir devrim yaptı. Peygamber Efendimiz diş temizliği üzerinde hassasiyetle duruyor ve sahabelerine şu tavsiyelerde bulunuyordu.

– Sizlere düzenli olarak dişlerinizi temizlemenin zor geldiğini biliyorum. Fakat ağız ve diş temizliği sizin sağlığınız için o kadar mühim ki eğer size zahmet vermeyeceğini bilseydim, her namaz vaktinde mutlaka dişlerinizi misvakla temizlemenizi emrederdim. (Kaynak: Buhârî, Cum’a, 8; Tirmizi, Tahâret, 18) Zira ben de her vakit namazını kılmadan önce ve uykudan uyandığımda dişlerimi temizliyorum. (Kaynak: Müslim, Müsâfirîn, 139)

Erkekler saçlarını tıraş etmeli, varsa sakallarını ve bıyıklarını kısaltmalıdırlar. Sevgili Peygamberimizde içi su dolu bir kabı ayna gibi kullanarak saçlarını ve saklarlını ona bakarak düzeltirdi.

Akşam işimiz bitip eve geldiğimizde elleri, parmak boğumları ve tırnak araları da temizleninceye kadar iyice yıkamalıyız.

Gündüz kirli, tozlu bir işte çalışanlar akşam eve geldiğinde gerekirse duş almalı veya banyo yapmalılar.

Koltuk altındaki ve kasık bölgesindeki tüyleri haftada veya iki haftada bir temizlemeli, tıraş etmeli. Aksi takdirde buralardan yayılan kötü bir ter kokusu herkesi rahatsız eder.

Haftada bir el tırnaklarımızı, en az iki haftada bir de ayak tırnaklarımızı kesmek.

Peygamber Efendimiz Hazreti Ali’ye “Ey Ali, uzayan tırnaklarını kes, çünkü zararlı yaratıklar (mikro organizmalar) uzun tırnakların içinde toplanır” diyerek sağlık nasihati vermiştir.

Müslüman içi ve dışı pırıl pırıl olan insandır.

Müslüman sağlıklı, gürbüz ve güçlü kuvvetli olması gerekir. Çünkü Müslüman örnek insandır. İnsanlara İslam’ın ne güzel bir din olduğunu kendi sağlığı, dinçliği, temizliği ve gönül huzuruyla gösterir. Bütün insanlar Müslüman olan kişiye gıptayla, hayranlıkla bakmalı, Peygamber Efendimizin nasıl bir insan olduğunu ona bakarak öğrenmelidir.

HUZURA ÇIKACAK GİBİ… (Hikaye)

Çanakkale harbi Müslüman Türk milletinin, dinine, vatanına, kutsal değerlerine ve namusuna saldıran düşmanlarına karşı gösterdiği eşi ve benzerine az rastlanan bir kahramanlık destanıdır.

Cephedeki komutan Miralay Cevat Paşa anlatıyor: Kahraman askerlerim, bu gün sabahtan akşama kadar yiğitçe çarpıştılar. Akşama doğru askerlerimi teftiş için aralarında dolaşmaya başladım.

Biraz ötede tam fark edemediğim beyaz işaretler vardı. Akşam karanlığı yavaş yavaş çökmeye başladığından gördüklerimi tam seçemiyordum. Nöbetçi subayımı çağırdım.

– Evladım nedir şu ilerde beyaz işaret gibi görünen şeyler?

– Hemen öğrenip geleyim efendim!

Nöbetçi subayım, çok geçmeden döndü ve anlatmaya başladı. Fakat konuşurken sesi boğuk ve ağlamaklıydı:

– Efendim, o yakadaki birliğimiz son birkaç gün içinde çok şiddetli çarpışmalar yaptılar. Çoğu şehadet mertebesine kavuştu. Az sayıda kalan askerler de, yarın şehitlik sırasının kendilerine geleceğini biliyorlar. Bana dediler ki, “İnşallah yarın şehit olduğumuzda, Rabbimiz’in katına ve Allah Resulü’nün huzuruna kirli çamaşırlarla çıkmayalım istiyoruz. Bunun için çamaşırlarımızı yıkayıp astık”

Nöbetçi subayım ‘Kuruyunca toplayacaklar efendim!’ derken zor tuttuğu gözyaşları artık bir çağlayan olmuştu.

İşte Çanakkale’de müminlere zafer kazandıran, bu tertemiz ruhtur.

Kaynak: Faruk KANGER Lokman HELVACI, ADABI MUAŞERET

İslam ve İhsan

EBEVEYN VE ÇOCUKLAR ARASINDAKİ ÂDAB NASIL OLMALIDIR?

Ebeveyn ve Çocuklar Arasındaki Âdab Nasıl Olmalıdır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.