Yahudi Nasıl Müslüman Oldu?

Abbasiler döneminde ilim meclisinde cin fikirliliği ile dikkatini çeken bir Ya­hudi ilim insanının hidayet hikâyesi...

Hicrî ikinci asır sonlarında hilafet makamına oturan Abbasî halifelerinden El-Me'mun, dış dünyaya açık bir devlet adamıydı. Zamanında gerek Müslüman gerekse Hıristiyan bütün ilim adamları ondan itibar görmüş, yabancı dildeki ilmî kitaplar Arapça'ya tercüme edilerek bilgi alış verişinde bulunulmuştur. O kadar ki Me'mun zamanında dünyanın yuvarlak oldu­ğu tesbit edilmiş ve birçok ilmi çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

YAHUDİ BİR İLİM İNSANININ HİDAYET ÖYKÜSÜ

Bu çalışmaları sırasında Me'mun, ilim meclisinde cin fikirliliği ile dikkatini çeken bir Ya­hudi ilim insanına bir gün şöyle bir sual sordu:

— Madem olayları bu kadar akılcı bir anlayışla inceleyebiliyorsun? Neden Müslü­man olmuyorsun? Kur'an'la, incil, Tevrat arasındaki farkı bilmiyor musun? Yahudi şöyle cevap verdi:

— Bu mevzuda çalışma yapıyorum. Çalışmam bitince vardığım kararı size bildiririm.

Me'mun Yahudi'ye baskı yapmayı düşünmedi. Çünkü biliyordu ki baskıyla îmana gelinmez, korkuyla Müslüman olunmazdı.

Yahudiyi kendi haline terkeden Me'mun, ona bir daha bu konuda sual sormadı. Aradan bir sene geçmiş ve Yahudi yine Me'mun'un meclisindeki ilim adamlarıyla sohbete başlamıştı.

Ancak, bu Yahudi, bir sene önceki Yahudi değildi. Bu defa İslam'ı bütünüyle benim­semiş, Kur'an'ın ahkamını tamamıyla kabullenmişti.

Me'mun buna hayret etti:

— Hayırdır inşaallah. Bir sene önceki Kur'an'la bir sene sonraki Kur'an arasında, ne fark var ki o zaman îman etmediniz de bu sene İslam'a girdiniz?

Yahudi şöyle açıkladı:

— Efendim, şüphesiz bir sene önceki Kur'an'la bir sene sonraki Kur'an arasında hiçbir fark yoktur. Beni İslam'a yaklaştırıp imana girmeme sebep olan da budur zaten.

— Nedir, Kur'an'ın değişmezliği mi?

— Evet. Bakın çalışmalarım nasıl cereyan etti ve ben nasıl bir sonuçla Müslüman oldum, onu arz edeyim sizlere. Ve şöyle devam etti:

— Önce evime çekildim. Günlerce İncil yazmaya koyuldum. Üç tane İncil nüshası yazdım. Birincide birkaç satırı eksik bıraktım. Ötekinde hiçbir eksik yoktu. Üçüncüsünde ise birkaç satır fazlaydı. Kendimden yapmıştım ilaveyi. Ben bu üç İncil’i de alıp kiliseye gittim. Papaz'a gösterdim. Papaz efendi, üçünü de inceledi, tahkik etti. Sonunda satın aldı ve yaptığım hizmetten dolayı da beni tebrik etti. Dönüp geldim, aynı şeklide üç Tevrat nüshası yazdım. Bunun da birincisinde bazı ayetleri yazmadım. Eksik kaleme aldım. İkincisi noksansızdı. Üçüncüsünde de birkaç satır ilave ederek olmayanları da var gösterdim. Bunu da Haham'a gösterdim. Haham inceledi, üçünü de beğendi, parasını vererek satın aldı, ayrıca da teşekkür etti.

Bu defa sıra Kur'an'daydı. Kur'an büyük olduğu için tamamını yazamazdım. Sadece üç cüz yazabildim. Birinci cüzünde birkaç satırını eksik bıraktım. İkinci cüzü tamamen yazdım. Üçüncü cüzünü de birkaç satır ilaveyle olmayanı var göstererek yazdım.

Büyük bir tecessüs ve ihtimamla bütün din adamlarını gezdim. Hepsine de yazdı­ğım Kur'an'ı gösterdim, almalarını söyledim. Hepsi de önceden memnuniyetle alacaklarını söylediler. Ama şöyle bir bakıp inceleyince hepsi de aynı yerleri yakaladılar.

— Bu cüzde şu, şu satırlar eksik, bu cüz ise tamam. Şu cüzde ise şu şu satırlar ilave edilmiş, fazla yazılmış. Kur'an'ın aslında böyle bir kelime yoktur.

Hepsi de benim yazdığım Kur'an'ı ezberlerinden eksiksiz okudular, tashih ettiler.

İNDİRİLDİĞİ ŞEKLİYLE AYNEN KORUNAN İLAHİ KİTAP

Ben anladım ki, Kur'an nasıl nazil olmuşsa aynen muhafaza edilmiş, aynı tazelik ve sağ­lamlığını da korunmuştur. Anladım ki, Kur'an'da ilave veya noksan söz konusu mümkün değil. İndirildiği şekliyle aynen korunan en son ilahi kitaptır. Bundan sonra Müslüman oldum, işte İslam'a girme­me sebep olan araştırma böyle oldu.

O sırada Basra kadısı olan Yahya bin Eksem bu olayı hacca gittiğinde büyük velî Süfyan bin Uyeyne'ye anlatır. Süfyan Hazretleri şöyle cevap verir:

— Bu hâdise, bir ayetin fiilî tasdikidir. Rabbimiz (Tevrat ve İncil'i) ben muhafaza edeceğim diye bir teminat vermemiştir. Ama Kur'an-ı Kerîm için böyle bir ilâhi teminat vardır. Rabbimiz Hicr Suresi'nin dokuzuncu ayetinde şöyle buyurur:

“Muhakkak, Kur'an'ı biz indirdik, onu biz muhafaza edeceğiz.”

Kaynak: İslam Akaidi, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

İLAHİ KİTAP KAVRAMI NEDİR, NE ANLAMA GELİR?

İlahi Kitap Kavramı Nedir, Ne Anlama Gelir?

İLAHİ KİTAPLARIN GÖNDERİLİŞ SEBEPLERİ NELERDİR?

İlahi Kitapların Gönderiliş Sebepleri Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.