Yahudiler 'bizi Türkiye Yönetsin'

Haredi Yahudilerin işgalci İsrail devletine olan tepkisi dinmiyor. Ultra ortodoks Yahudilerinden Ben Tziyon Margilit, "İsrail hem bize hem Filistinlilere zulmediyor. Türkiye'nin buraya gelmesini istiyoruz. Biz Türkiye’nin, İsrail kurulmadan önce egemen olduğu gibi yeniden buraya egemen olmasını istiyoruz." şeklinde konuştu.

Ultra Ortodoks (Haredi) Yahudisi Ben Tziyon Margilit, İsrail'in hem dindar Yahudilere hem de Filistinlilere zulmettiğini söyleyerek "Yahudilerin en güzel günlerini Osmanlı döneminde yaşadığını" belirtti.

İsrail’in güneyindeki Askalan (Aşkelon) Sulh Ceza Mahkemesi’nin pazartesi günü hayatını kaybeden bir buçuk aylık çocuğa otopsi yapılmasına karar vermesi, ülkenin yüzde 11,1'ini oluşturan Ultra-Ortodoks (Haredi) Yahudilerin öfkesine neden oldu.

"EN GÜZEL GÜNLERİ OSMANLI DÖNEMİNDE YAŞADIK"

Dini gerekçelerle otopsi kararına karşı çıkan Haredi Yahudilerine dün Kudüs'te polis TOMA'larla sert şekilde müdahale etti. Müdahale esnasında tazyikli suyla ıslanan Haredi Yahudisi Ben Tziyon Margilit yaptığı açıklamada, İsrail'in hem dindar Yahudilere hem de Filistinlilere zulmettiğini söyleyerek kendileri için en güzel günlerin Osmanlı döneminde yaşandığını ifade etti.

Türkiye’nin Filistin'e geri dönmesi ve kendilerine yardım etmesi çağrısında bulunan Margilit şunları dile getirdi:

Altı hafta önce doğan çocuğu defnedebilmemiz için cenazesinin bize teslim edilmesini istiyoruz. Ancak onlar otopsi yapmak istiyorlar. Vücudunu kesmek istiyorlar. Defnetmemize de izin vermiyorlar. Margilit, İsrail’in kendilerine zorunlu askerlik hizmetini de dayattığına dikkati çekerek, “Bunun yanı sıra dindarlara askerlik hizmetini dayatıyorlar. Ancak bizim seküler İsrail devletiyle hiçbir alakamız yok.” ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE'NİN YENİDEN EGEMEN OLMASINI İSTİYORUZ"

Margilit, Türkiye’nin yeniden bu topraklarda egemen olmasını istediğini belirterek, "İsrail hem bize hem Filistinlilere zulmediyor. Türkiye'nin buraya gelmesini istiyoruz. Biz Türkiye’nin, İsrail kurulmadan önce egemen olduğu gibi yeniden buraya egemen olmasını istiyoruz. Çünkü bu bizim için en iyisidir. İsrail devleti seküler, laik bir devlet olmak istiyor, Tevrat’a bağlı, dini vecibeleri yerine getiren Yahudi bir devlet olmak istemiyor.” şeklinde konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.