Yahudilik ve Hıristiyanlık'taki Melek İnancının İslam Akidesi Açısından Değerlendirilmesi
Yahudilik ve Hıristiyanlık'taki melek inancı ile İslamiyet'teki melek inancı arasındaki farklar nelerdir?
İslâm akîdesinin esaslarından birini de meleklere iman oluşturur. Çünkü Yüce Allah, peygamberlerine vahyi melekler aracılığı ile göndermiştir. Meleklere iman etmemek demek, peygamberleri ve onların tebliğlerini reddetmek demektir. Çünkü peygamberlerin tebliğ ettiği vahiyleri getiren ancak meleklerdir. Yüce Allah “Kim Allah’ı, O’nun meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse kesin ve mutlak olarak sapıtmıştır.”[1] buyurur.
Hz. Peygamber devrinde Fedek kasabasının yahudi hahamlarından Abdullah b. Suriye, Peygamber Efendimiz’le münakaşa etmiş, Peygamberimize vahyi kimin getirdiğini sormuş, Peygamberimiz de Cebaril’in getirdiğini söyleyince haham “Cebrail bizim düşmanımızdır. Vahyi başkası getirseydi sana iman ederdik.” demiştir.[2]
Bu olay üzerine şu âyetler indirilmiştir “De ki: Cebrail’e kim düşmanlık ederse şunu iyi bilsin ki Allah’ın izniyle Kur’an’ı senin kalbine indiren odur”. “Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşmanlık ederse bilsin ki Allah da inkarcı kafirlerin düşmanıdır.”[3]
İslâm inancına göre melekler nurdan yaratılmışlardır. Gözle görünmezler. Ancak Allah’ın müsadesi ile farklı şekillere bürünüp görünebilirler. Onlar, kendi arzularına göre hareket etmezler. Allah’ın emirlerine mutlak olarak itaat ederler. Yemezler, içmezler, evlenip çoluk çocuk sahibi olmazlar. Yorulma ve usanma gibi özellikleri yoktur.
Melekler vahiy getirir, mü’minlere hayırlı işlerde yardım eder, doğru yolu gösterirler. Müminlerin affedilmesi için dua ederler. İnsanların iyi ve kötü işlerini kayda geçirirler.
İslâm inancına göre Yüce Allah, melekleri farklı şekillerde görevlendirmiştir. Bunlardan Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail’e büyük melekler denir. Cebrail, peygamberlere vahiy getirir. Mikail, tabiat hadiselerini takip ve deruhte eder. İsrafil, kıyametin kopuşunu ilan etmek için sura üfürmekle görevlidir. Azrail ise, eceli gelen insanların ruhlarını teslim alır.
Bunların dışında insanları koruyan “hafaza” melekleri ve insanların bütün yaptıklarını kaydeden “kiramen katibin” melekleri, kabirde sual soracak “münker ve nekir” melekleri bulunmaktadır. İslâm’a göre meleklere uluhiyet isnadı Allah’a şirk koşmak sayılır. Yine meleklerin Allah’ın kızı veya oğulları olarak vasıflandırılmaları İslâm’a aykırıdır.
İslâm’ın melek tasavvuru, yahudi ve hıristiyanların melek tasavvurundan kısmen farklıdır. İslam’ın melek inancında melekler Allah’a mutlak itaat eden, isyan etme özelliği olmayan varlıklar iken; yahudi ve hıristiyanlarda Allah’a karşı gelme özelliği olan ve serbest irade sahibi olan varlıklardır. Nitekim onlara göre şeytan, Allah’a asi olan bir melektir. İslam’da ise şeytan, ateşten yaratılmıştır ve cin taifesindendir. Şeytan, Allah’a isyan etmeden önce meleklerle birlikte Allah’a kulluk ediyordu. Sonra Adem’in yaratılışını kıskanarak ilahi emre karşı gelmiş ve ebedi olarak Allah’ın lanetine uğramiştir.
İslam dinine göre melekler insanlar için bir masumiyet örneği sayılır. İnsan, ruhi yönünü geliştirerek, ahlakını olgunlaştırarak ve günahlardan arınarak melekleşmeyi gaye edinebilir.
İnsan bazı suçları kendisini kimsenin görmediğini düşünerek işler. Dolayısıyle meleklerin varlığı günah işlememe konusunda caydırıcı bir role sahiptir. İnsan meleklere inanmak suretiyle kötülüklerden uzaklaşır ve iyiliklere yönelir. Yüce Allah şöyle buyurur: “İnsanın sağında ve solunda oturan iki yazıcı melek onun yapıp ettiklerini kaydetmektedir. İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında kendisini gözetleyen ve dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.”[4]
İslam’a göre cinler de Allah’a kulluk etmek için yaratılmışlardır. Onların da içlerinde iyileri-kötüleri, mümin ve kafir olanları vardır. Allah, onları da ateşten yaratmıştır. Onlar da Kıyamet gününde insanlar gibi yaptıklarından hesap vereceklerdir. Hepsi de Allah’ın denetimi altındadırlar, O’nun izni olmadıkça hiçbir şey yapamazlar. Yüce Allah, onlara karar ve davranışlarında belli ölçüde serbest irade vermiştir. Dolayısıyla onlar da imtihana tabi varlıklardır.
[1] Nisa, 4/136.
[2] İbn Kesir, Tefsir, I, 133 vd.
[3] Bakara, 2/97-98.
[4] Kaf, 50/17-18.
Kaynak: Dr. Erdoğan Baş, Salih İnci, Ana Hatlarıyla Yahudilik Hıristiyanlık ve İslâm, Erkam Yayınları
YORUMLAR