Yaptığı Hayrı Duyuranın Başına Gelenler

"Azîz ve celîl olan Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya yarayan bir ilmi, sırf dünyalık elde etmek için öğrenen kimse, kıyamet günü cennetin kokusunu bile alamaz."(Ebû Dâvûd, İlim 12; İbni Mâce, Mukaddime 23)

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Şüphesiz münafıklar Allah’a oyun etmeye kalkışıyorlar; hâlbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı da pek az hatıra getirirler.” (Nisâ, 142)

Resûlullah buyurdular:

“Kim işlediği bir hayrı şöhret kazanmak için halka duyurursa, Allah onun gizli işlerini duyurur. Kim de işlediği hayrı halkın takdirini kazanmak için başkalarına gösterirse, Allah da onun riyâkarlığını açığa vurur.” (Buhârî, Rikak 36, Ahkâm 9; Müslim, Zühd 47-48)

ÜÇ RİYÂKÂR

Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

Kıyamet günü Allah Teâlâ’nın huzuruna ilk defa şehit düşmüş biri çıkarılacak.

Cenâb-ı Hak ona verdiği nimetleri bir bir hatırlatacak, o da bu nimetlerin kendisine verildiğini kabul edecek. Sonra aralarında şu konuşma geçecek:

“Sana verdiğim bu nimetleri nasıl kullandın?”

“Senin uğrunda şehit düşüne kadar çarpıştım, yâ Rabbî!”

“Yalan söylüyorsun; sen Allah için değil, kendine cesur adam dedirtmek için savaştın ve sana ‘Ne yiğit adam!’ dediler.”

Sonra görevlilere emredecek, onlar da onu yüzüstü sürükleyerek cehenneme atacak.

Ardından, ilim öğrenip öğreten ve Kur’ân okuyan biri getirilecek, Cenâb-ı Hak ona verdiği nimetleri hatırlatacak, o da bu nimetlerin kendisine verildiğini kabul edecek. Ve şöyle konuşacaklar:

“Sana verdiğim bu nimetleri nasıl kullandın?”

“İlim öğrenip öğrettim. Senin rızân için Kur’ân okudum, yâ Rabbî!”

“Yalan söylüyorsun; sen ilmi, âlim desinler diye öğrendin; Kur’ân’ı da ne iyi okuyor desinler diye okudun. Ve sana ‘Ne âlim adam. Kur’ân’ı ne güzel okuyor’ dediler.”

Sonra görevlilere emredecek, onlar da onu yüzüstü sürükleyerek cehenneme atacak.

Daha sonra Allah Teâlâ’nın huzuruna, çok zengin biri getirilecek.

Cenâb-ı Mevlâ ona verdiği nimetleri hatırlatacak, o da bu nimetlerin kendisine verildiğini kabul edecek. Ve Hak Teâlâ soracak:

“Sana verdiğim bu nimetleri nasıl kullandın?”

“Yâ Rabbî! Malımı nereye harcamamı emrettiysen oraya harcadım.”

“Yalan söylüyorsun! Sen malını ‘Ne cömert adam!’ dedirtmek için harcadın. Gerçekten de sana ‘Ne cömert adam!’ dediler.”

Sonra görevlilere emredecek, onlar da onu yüzüstü sürükleyerek cehenneme atacak. (Müslim, İmâre 152; Nesâî, Cihâd 22; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 321-322)

Kaynak: www.2g1d.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.