Yatarken Bel Fıtığı Olmayın!

Beyin ve Sinir Cerrahı Prof. Dr. Yunus Aydın, her gün yatarken yapılan yanlış hareketlerin, vücutta küçük tahribatlar yaparak biriktiğini ve belde erken eskimelere neden olduğunu söyleyerek kuralları anlattı.

Son yıllarda özellikle bel fıtığı vakalarında artış yaşanıyor. Bu artışta, aniden yapılan yanlış hareketlerin yanı sıra yatağa yatış biçimi de etkili oluyor. Uzun vadede belde oluşabilecek sorunlara yol açmamak için yatağa yatış biçiminin de birtakım kuralları bulunuyor.

YATMA İŞİNE OTURARAK BAŞLAYIN

Vücudun belli hareketleri tolere edebildiğini ifade eden Prof. Dr. Yunus Aydın, yanlış hareketler yapıldığında vücuttaki oluşumlar hakkında, “Adalelerin kasılması bağlar vasıtasıyla eklemler üzerine etki ediyor. Bu etki özellikle bel bölgesindeki omurgalar arasındaki disklerde, küçük kırılmalar ve eskimelere yol açıyor” diyor. Prof. Aydın, yatağa yatarken izlenmesi gereken adımları şöyle sıralıyor:

  • “Önce yatağa oturmalı,
  • Eli biraz açarak yatağa koymalı,
  • Sonrasında dirseği yatağa koymalı,
  • Son olarak da bacakları yukarı çekip yana dönerek yatmalı.”

KOLDAN DESTEK ALMAK YÜKÜ AZALTIYOR

Bu kademelerle yatağa yatıldığı zaman, koldan alınan destekle gövdenin belli bir yükü karşılanmış oluyor. Hiç destek almadan yatıldığı zaman bütün yük bel adalelerine binmiş oluyor. Yataktan kalkarken de adımların tam tersini izleyerek kalkmak gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yunus Aydın, “Hastanın hiçbir problemi yoksa bu adımları izleyerek beli daha uzun süre sağlıklı kalıyor, daha az eskiyor. Yanlış yapılan hareketler, omurilik ve sinirlerin kanlanmasının bozulması sonucunu doğuruyor. Bu da kanal darlığı veya bel fıtığına; kimi zaman da ikisine birden sebep oluyor. Bu tür hastalığı olanların kurala uygun yatması ağrısız yatmasını sağlıyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

BEL FITIĞI OLMAMAK İÇİN BİLİNÇLENMEK GEREKİYOR

Hastalarına nasıl yatmaları gerektiğini öğrettiğinde, zaten o hareketleri yapmadan kalkamadıklarını söylediklerini aktaran Prof. Dr. Yunus Aydın, aslında vücudun siniri korumak adına kişiye doğru yolu buldurduğunu, vücudun bilinç dışı bulduğu doğru yolun bilinçli şekilde uygulandığında bel sağlığının korunmuş olacağını ifade ediyor ve şunları söylüyor: “Önleyici tıpta, hastalığın tedavisinin yanı sıra hasta olmamayı sağlamak önem teşkil ediyor. Bel fıtığının tedavisi nasıl doktoru ilgilendiriyorsa, bel fıtığı olmamak da herkesi ilgilendiriyor. Aslında toplumsal bir konu olan bel fıtığının, kamu spotları arasına; hatta Milli Eğitim müfredatı içerisine konulması gerekiyor. Öğrenciye vücut ile ilgili bilgiler belli bir oranda öğretiliyor ama vücudunu nasıl kullanması gerektiği öğretilmiyor.”

BEYİN HAREKETLERİ OTOMATİK OLARAK YAPIYOR

Doğru yatış biçiminde uygulanması gereken adımlar kişilere ilk anda uğraştırıcı gibi gelebiliyor. Ancak birkaç pratikten sonra otomatik olarak bu şekilde yatılmaya alışılıyor. Prof. Dr. Yunus Aydın, “Beyin bir şeyi öğrendiğinde beynin kabuğunu kullanıyor. Daha sık yapılmaya başlandığında ise beyin kabuğu öğrenilen şeyi bir alt kademeye alıyor. Kişi, bir alt kademedeki öğrenilmiş bilgiyi otomatik olarak yapmaya başlıyor. Örneğin araba kullanmayı öğrenen bir kişi ilk zamanlar her adımı düşünerek yapıyor, ancak usta sürücü hiçbir adımı düşünmeden otomatik bir şekilde arabayı kullanıyor” diyerek kişilere, bel ile ilgili sağlık sorunları yaşamadan doğru yatış alışkanlığını bir an önce kazanmalarını öneriyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.