Yavuz Sultan Selim’in Allah Korkusu
Yavuz Sultan Selîm gibi celalli bir padişahı korkutan şey neydi? Yavuz Sultan Selîm’in Allah korkusuna dair misaller...
Yavuz Sultan Selîm Han, yapılan hatâ ve gâfilâne hareketlere karşı son derece celâlli bir pâdişahtı.
YAVUZ SULTAN SELİM’İN ALLAH KORKUSU
Ancak bu celâli de, cemâli gibi Allâh’ın emirleri dâiresinde âdeta eriyip yok olmuştu. Ondaki Allâh korkusu her şeyin üzerindeydi. Bir seferinde, hazinedeki ihmallerinden dolayı vâkî olan hırsızlık sebebiyle yaklaşık kırk kişinin öldürülmelerini emretmişti. Durumu öğrenen Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi, karar icrâ edilmeden buna mânî olabilmek için alelacele ve destur bile almadan Yavuz’un yanına vardı. Hâdisenin aslını bir de Sultan’dan dinledi. Yavuz:
“–Efendi Hazretleri! Duyduklarınız doğrudur, ancak sizin devlet işlerine karışmaya hakkınız yoktur...” şeklinde sert bir cevap verdi. Bunun üzerine Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi, aynı sertlikle şu mukâbelede bulundu:
“–Sultanım! Ben size şer’î hükümleri bildirmeye geldim. Zîrâ bizim vazîfemiz sizin âhiretinizi korumaktır...”
Yüce İslâm’ın kıldan ince, kılıçtan keskin ölçüsü karşısında sâkinleşen Yavuz Sultan Selîm Han:
“–Umûmî ahvâlin düzelmesi için bir fırkanın öldürülmesine cevaz yok mudur?” diye sordu. Zenbilli Ali Efendi:
“–Bunların öldürülmesi ile âlemin düzelmesi arasında bir alâka yoktur. Suçlarına göre cezâ gerekir...” dedi. Koca orduları dize getiren pâdişah, başını önüne eğdi ve kararını geri aldı. Bundan son derece memnûn olan Zenbilli, tam huzûrdan ayrılıyordu ki, tekrar geri döndü. Kendisine merakla bakan Yavuz’a:
“–Sultanım! Birinci talebim, dînimizin hükmünü teblîğden ibâretti. İkinci bir talebim daha var ki, bu da sâdece bir ricâdır...” dedi ve ilâve etti:
“–Sultanım! Bu mücrimlerin suçları kendilerine âittir. Ancak onlar, hapisteyken mâsum âilelerine kim bakacak? Dolayısıyla sizden ricam, verilecek cezâ bitene kadar bu mücrimlerin âilelerine nafaka bağlamanızdır.”
Bu ikinci talebi de yerine getiren Yavuz, hiç şüphesiz ki farkında olduğu ilâhî mes’ûliyetin îcâbını îfâ ediyordu.[1]
Yavuz Sultan Selim Allah’tan Korkardı
Yine buna benzer bir mes’elede Zenbilli Ali Efendi, Sultân’ı îkâz etmişti. Fakat Sultan, verdiği kararda kendisini haklı gördüğünden Şeyhülislâm’a evvelki gibi:
“–Sizin vazîfeniz devlet işlerine karışmak değildir!..” demişti. Bu tehditkâr hitâba karşı Zenbilli Ali Efendi de pervâsız bir şekilde:
“–Sultanım! Bunlar âhiret işlerindendir ve bizim müdâhale etmeye hakkımız vardır. Şâyet verdiğiniz yanlış karardan vazgeçmezseniz, rûz-i mahşerdeki şiddetli azâba hazır olunuz!..” dedi.
Şeyhülislâm, bu sözlerinden sonra Sultân’a selâm bile vermeden dönüp gitti. O sıra sefer üzre olan Yavuz Sultan Selîm Han, hiç kimseden görmediği bu tavır karşısında biraz hiddetlendi ise de, hakîkati anladı ve Şeyhülislâm’ın îkâzını kabûl edip ona göre kararını değiştirdi. Zenbilli Ali Efendi’ye de özür dileyen bir mektup bıraktı.
Cihan pâdişâhı da olsa, kalbindeki Allâh korkusu, Yavuz’u kendi arzusuna göre hareket etmekten alıkoymuştur. Şeyhülislâm’ın Allâh korkusu ise ona büyük bir cesâret vermiş, her şeyi göze alarak Yavuz gibi sert bir pâdişâhı bile hiç korkmadan ikâza sevk etmiştir.
Dipnot:
[1]. Bkz. Mustafa Nûri Paşa, Netâicü’l-Vukûât, Ankara 1987, c. I-II, s. 90-91.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları
YORUMLAR