Yazının İcadı Ne Zamana Dayanır?
Şimdiye kadar yazının icadıyla ilgili tüm bildiklerinizi unutun.
İnsanoğlunun his ve fikirlerini yazı sûretinde tespiti, beşerî tekâmülde son derece ehemmiyetli bir hâdisedir.
Yazı tarihinin ideografik safhasındaki en eski şekil, Mezopotamya havâlisinde meydana gelmiş bulunan çivi yazısı olarak bilinir. Ancak yazının, Hazret-i Âdem ve onu takip eden nesiller arasında da mevcut olduğuna dâir dînî hakîkatler bulunmaktadır. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın rivâyetine göre Âdem -aleyhisselâm-, Cennet’ten çıkarılmasına sebep olan zellesi dolayısıyla affı için Hazret-i Muhammed Mustafâ’yı vesîle ederek Cenâb-ı Hakk’a şöyle yalvardı:
“Yâ Rabbî! Muhammed hakkı için Sen’den beni bağışlamanı istiyorum!”
Allah Teâlâ:
“Ey Âdem! Henüz yaratmadığım hâlde Muhammed’i sen nasıl tanıdın?” diye sordu. Âdem -aleyhisselâm-:
“Yâ Rabbî! Sen beni yed-i kudretinle yaratıp bana rûhundan üfürdüğünde başımı kaldırdım. Arş’ın sütunları üzerinde:
لَاۤ اِلٰهَ اِلَّا اّٰللهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اّٰللهِ
cümlesinin yazılı olduğunu gördüm. Bildim ki Sen, ismine ancak mahlûkâtın en sevimlisini izâfe edersin!..” dedi.
Bunun üzerine Cenâb-ı Hak:
“Doğru söyledin ey Âdem! Hakîkaten O, bana mahlûkâtın en sevgili olanıdır. (Duâ edeceğin zaman) O’nun hakkı için bana duâ et! (Çünkü şu ân O’nun hakkı için ettiğin duâ sebebiyle) Ben seni bağışladım! (Bilesin ki), şâyet Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım.” buyurdu. (Hâkim, Müstedrek, II, 672; Beyhakî, Delâil, V, 488-489)
Bu mâlûmat, Hazret-i Âdem’in kelime-i tevhîdi yazı olarak tanıdığını ve okuduğunu gösterir. Ayrıca O’nun peygamberlikle vazifelendirilip kendisine “on suhuf” gönderilmesi, yazının insanlıkla beraber başladığının diğer bir nişânesidir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı, Erkam Yayınları