Yedi Aydır Korkusuzca Akın Ediyorlar

Abluka altındaki Gazze'de Filistinliler, "Büyük Dönüş Yürüyüşü" gösterilerinin başladığı 30 Mart'tan önce "ölüm ve gözaltı" endişesiyle çok yaklaşamadıkları Gazze sınırına 7 aydır korkusuzca akın ediyor.

İsrail askerleri tarafından gözaltına alınma ya da öldürülme riskinin yüksek olması nedeniyle bundan yaklaşık 7 ay önce araç ve yaya hareketliliğinin nadiren görüldüğü Gazze'nin sınır bölgeleri, Filistinlilerin, topraklarına geri dönme talebiyle düzenledikleri Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterilerinin ardından, daha önce olmadığı kadar kalabalık.

İsrail'in, 2014'teki savaşın ardından Gazze sınırının Filistin tarafında kalan tek taraflı olarak "tampon bölge" ilan ettiği 300 metrelik bölge, şimdilerde barışçıl gösteri düzenleyen Filistinlilerin istikameti durumunda.

Geçmiş yıllarda da İsrail askerleri ile sınırlı çapta bazı arbedelerin yaşandığı bu bölgeye, artık Filistinliler; çocuk, kadın, genç ve yaşlı demeden yaklaşmaktan korkmuyor.

30 Mart'tan bu yana 200'den fazla Filistinlinin şehit olduğu sınırdaki gösterilerde gerçek mermi dahi kullanmaktan geri durmayan İsrail ise aşırı güç kullanımına gerekçe olarak Filistinlilerin, Tel Aviv yönetiminin tek taraflı olarak sınırda ilan ettiği "tampon bölgeye" girmelerini gösteriyor.

EVİM TEHLİKELİ YERDE

İsrail Gazze sınırına yaklaşık 300 metre uzakta oturan Filistinli İyad Kadih, Gazze sınırındaki Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterileri başlamadan önce bölgenin çok sessiz ve sakin olduğunu, araç ve yaya geçişinin nadir görüldüğünü söyledi.

Gösterilerden önce bölge tehlikeli olduğu için hiç kimsenin akşam saatlerinden sonra evinden çıkmaya cesaret edemediğini belirten Kadih, şöyle devam etti:

"Bir keresinde oğlumun doğumu dolayısıyla bir kutlama yapmak istedim. Davet ettiğim akraba ve dostlarımız, evim çok tehlikeli bir bölgede olduğu gerekçesiyle katılamayacaklarını söylemişti. Akrabalarımızla genelde Han Yunus'ta oturan ailemi ziyaret ettiğimde görüşürdük. Evime çok nadir gelirlerdi."

"Büyük Dönüş Yürüyüşü", 30 Mart'ta başladıktan sonra ise tüm tehlikelere rağmen sınır bölgelerinin geç saatlerde bile kalabalık olduğunu belirten Kadih, oturduğu bölgenin diğer bölgelerden izole edildiğini, her sabah bu bölgede çocuklarını okul servisine bırakmak için 400 metre yürüdüğünü ve en yakın bakkala ulaşmak için bisikletiyle bir kilometre yol gittiğini söyledi.

Han Yunus kentinin doğu sınırına 450 metre uzaklıkta ikamet eden 60 yaşındaki Cebr Ebu Racile (60) de bölgede tek tük evler olduğu için kamu hizmetlerinden yararlanamadıklarını ve ihtiyaçlarını temin etmekte zorlandıklarını söyledi.

Kendilerine ait bölgede geçim kaynağı olan tarım arazileri olduğundan orayı terk edemediklerini dile getiren Ebu Racile, bölgenin güvenli olmaması, evlerinin doğusunda İsrail askerlerinin ve çok sayıda sokak köpeklerinin bulunmasından dolayı akşam saatlerinde evden çıkamadıklarını belirtti.

Ebu Racile, ziyaret veya zaruri ihtiyaçlar için evden ayrıldığı zaman hava kararmadan dönmek zorunda kaldıklarını kaydetti.

BÜYÜK DÖNÜŞ YÜRÜYÜŞÜ

Filistinliler, 30 Mart'tan bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi'nin İsrail sınırında "Büyük Dönüş Yürüyüşü" adı altında barışçıl eylemler düzenliyor.

İsrail askerleri ise "sürgün edildikleri topraklarına geri dönmeyi ve 2006'dan beri Gazze'ye uygulanan hukuksuz ablukanın kaldırılmasını" talep eden sivil halkın üzerine gerçek mermilerle ateş açıyor.

İsrail askerlerinin 30 Mart'tan bu yana devam eden barışçıl gösterilere müdahalesinde 200'den fazla Filistinli şehit oldu, binlercesi yaralandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.