Yedikule'de Kayıp 'fatih Camii' Açılmayı Bekliyor

Fatih Sultan Mehmet’in Yedikule’deki emanetlerinden biri olan tarihi Fatih Camii, 80 yıldır ihya edilmeyi bekliyor. Restore edilerek yeniden cemaatine kavuşacağı günleri bekleyen Fatih Cami’nin şimdiki hali ise görenlerin yüreklerini sızlatıyor.

Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmed komutasındaki ordunun 6 Nisan 1453 tarihinde başlayan İstanbul kuşatması, 29 Mayıs 1453’te İstanbul’un fethiyle son bulmuştu. Bu kuşatma sırasında; fethin ilk işaretleri hisarların içine yapılan camiiler oldu. Burada muhafızlar aileleriyle birlikte konakladı. Şimdilerde ise Sultan 2. Mehmed’in inşaa ettiği cami ve mescidlerin mahzun bir şekilde bekletilmesi; yürek burkuyor.

Fatih Sultan Mehmet’in Yedikule’deki emanetlerinden bir tanesi olan tarihi Fatih Camii, restore edilerek yeniden cemaatine kavuşacağı günleri bekliyor. İstanbul’un kayıp camilerinin ihya edilmesi yerine kaderine terk edilmesi ise tepki çekiyor.

KAYBOLAN CAMİ

Ayasofya-ı Kebir Vakfı’na bağlı olan Fatih Camii’nde, Sultan Muradnedimlerinden Deli Hüseyin Paşa ismiyle anılan vezirin kabri de yer alıyor. Yedikule Zindanları’na giriş bir süredir kapalı olduğu için, Yedikule surlarının çevrelediği bölgenin tam merkezinde bulunan Fatih Camii’nden günümüze kalanları görmek mümkün olamıyor. Yedikule Hisarı’ndaki Fatih Camii’nin ahşap çatısı Marsilya kiremitleri örtülü olduğu ve tuğla örgülü bir minaresinin bulunduğu biliniyor.

Fatih devri mimarisini yansıtan Cami-i Şerîf, almaşık örgülü, ahşap çatılı ve çatısı marsilya kiremitli olup, sol tarafta tuğla örgülü bir minaresi bulunmaktaydı. Sağ taraftaki duvarında ortada bir, üst sağda daha küçük bir pencere olmak üzere iki penceresi göze çarpmaktadır. Minarenin sağ tarafında Darussaâde ağası Beşîr Ağa’nın yaptırdığı çeşme bulunmaktaydı. Bu Cami-i Şerif 1905’ten sonraki bir tarihte metruk hale gelmiş zamanla tahrip olarak, duvar bakiyeleri kalmıştır. Dünümüze duvar bakiyelerinin yanı sıra, şerefeye kadar minaresi ve çeşmenin harabesi gelebilmiştir. Beşir Ağa’nın mektebinden ise iz kalmamıştır.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.