Yegâne Sığınak: Namaz

İbâdetlerin en müstesnâsı olan namaz, Allâh’a ilticânın da en müstesnâsıdır. Bu itibarla herhangi bir güçlük, sıkıntı, musîbet, felâket, çile veya azap ve gazap tecellîleriyle karşılaşıldığında hemen namaza sarılmalıdır. Bu, Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in hayatlarında sıkça tatbik eylediği bir sünnet-i seniyyesidir.

Huzeyfe -radıyallâhü anh- buyurur:

“Hazret-i Peygamber zor bir işle karşılaşınca derhal kendisini namaza verirdi.” (Ahmed, Ebû Dâvûd)

Ebû Derdâ -radıyallâhü anh- buyurur:

“Fırtına çıktığında Hazret-i Peygamber derhal mescide girer, fırtına kesilinceye kadar dışarı çıkmazdı. Aynı şekilde ay veya güneş tutulunca da Rasûlullâh hemen namaza başlardı.”

Burada ay ve güneş tutulmalarını doğru değerlendirmek lâzımdır. Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in oğlu Hazret-i İbrâhim vefât ettiği gün güneş tutulmasının gerçekleştiği bir gündü. Ashâbın bazıları:

“–Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in oğlu Hazret-i İbrâhim vefât ettiği için güneş tutuldu.” dediler.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, ashâbın bu tesbîtlerini tasvîb etmeyerek:

“Güneş de, ay da, bir kimsenin ölümü veya doğumu ile tutulmaz!” (Müslim, Küsûf, 29) buyurdular.

Diğer taraftan Ebûbekir -radıyallâhü anh-’ın kızı Hazret-i Esmâ, bir güneş tutulmasında Hazret-i Âişe’ye:

“Bu bir azâb ya da kıyâmet alâmeti midir?” diye sordu.

Hazret-i Âişe:

“–Evet.” cevabını verdi.

Amr bin Âs -radıyallâhü anh- da şöyle bir rivâyette bulunur:

“Güneş tutulmuştu. Allâh’ın Nebîsi -sallâllâhü aleyhi ve sellem- ayağa kalkıp kıyâma durdu. O kadar uzun durdu ki, neredeyse rukû etmeyecek sandık. Sonra rukûa varıp o kadar uzun durdu ki, bir daha başını kaldırmayacak sandık. Sonra secdeye varıp o derece uzattı ki, bir daha secdeden başını kaldırmayacak sandık. Sonra secdeden başını kaldırıp o kadar uzun durdu ki, bir daha secde yapmayacak sandık. Sonra secde yaptı, o kadar uzun durdu ki, (yine) bir daha başını kaldırmayacak sandık. Derken başını kaldırdı. Sonra diğer rek’atta da aynı şekilde yaptı. Secdede ağlıyordu.

Sonra şöyle (ilticâ) buyurdu:

«–Ey Rabbim! Ben aralarında olduğum müddetçe azâblandırmayacağını bana va’detmedin mi? Onlar istiğfâra devâm ettikçe azâb etmeyeceğini va’detmedin mi?..»

Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, namazdan fâriğ olunca, güneş tekrar açılmış ve her tarafa ışıklarını dağıtmaya başlamıştı.” (Nesâî, Ebû Dâvûd)

Bu nebevî beyânlar gösteriyor ki güneş tutulması, sıradan bir tabîat hâdisesi değildir. Bu hâdise, ilâhî azamet ve dehşeti hatırlatmaktadır. Aynı zamanda bir îkâz-ı ilâhî ve kıyâmet alâmetidir. Zîrâ havanın gündüz vakti bir anda kararması, ayın da güneşin de ilâhî emir ve kudret çerçevesinde âlemlerin Rabbi olan Allâh’a nasıl boyun eğdiğini göstermekte ve kıyâmette gerçekleşecek ahvâle bir nebze ayna tutmaktadır. Tâ ki insanlar, bundan ibret alsın ve dâimâ müteyakkız (uyanık) olsunlar; fânî dünyâya aldanmayıp her şeyin gelip geçici olduğunu bilsinler ve ebedî âleme hazırlıklarını tedârik üzre olsunlar. Zîrâ tutulan güneş, bir daha açılmayabilir.

Cenâb-ı Hakk’ın bu tür îkâz tecellîlerini başka sahâlarda da görmek mümkündür. Meselâ fay hatları da bu kabîldendir. Allâh Teâlâ kitleleri, fay hattını harekete geçirmeden de alabilir. Ancak daha evvel bu fay hatlarını takdîr edip onları devamlı olarak kullarının gözleri önünde bulundurmakla mutlak gerçekleşecek olan hakîkati her ân îkâz ile insanoğlunun âhıret yurduna hazırlıkta gaflete düşmeyip intibâh hâlinde olması için bir nevî lutufta bulunuyor. Elbette bu îkâz-ı ilâhîler bunlardan ibaret değildir. Sel, fırtına, tedâvîsi mümkün olmayan hastalıklar v.s. hep bu kabîldendir. Şâirin dediği gibi:

Ecel gelmiş cihâne

Baş ağrısı bahâne!..

Ancak tekrar ifâde etmelidir ki, bu bahâne ve sebepler olmasaydı, insanoğlu hiçbir îkâz ve uyandırma olmadan ansızın ve gâfilâne bir şekilde ölümün pençesine düşer ve helâke dûçâr olurdu. Bu itibarla merhamet sahibi olan Allâh Teâlâ, kullarını mutlak gelecek olan hakîkatlere yönlendirmek ve ba’de harâbi’l-Basra (iş işten geçtikten sonra) olmadan müteyakkız kılmak sadedinde nice muhtelif tecellîleri bir murâd-ı ilâhî olarak tahakkuk ettirmektedir. Hazret-i Nadr anlatıyor:

Bir gündüz vakti dehşetli bir karanlık çökmüştü. Koşarak Hazret-i Enes’in yanına gittim ve kendisine sordum:

“Rasûlullâh zamanında da böyle bir hâdise oldu mu?”

Dedi ki:

“Allâh korusun! Rasûlullâh zamanında rüzgâr biraz hızlı esseydi, kıyâmet kopacak diye mescidlere koşardık.”

Zîrâ namaz, dünyâda birçok musîbet ve felâketlere karşı, âhırette de cehennem ateşine karşı bir kalkandır. Allâh Teâlâ buyurur:

“Ey îmân edenler! Sabır ve namazla yardım isteyin!..” (el-Bakara, 153)

Kaynak: İslam İman İbadet, Osman Nuri Topbaş

 NAMAZ ÇOK MÜHİMDİR

BEŞ VAKİT NAMAZIN 5 HİKMETİ

BEŞ VAKİT NAMAZIN 5 HİKMETİ

 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.