Yenidoğan Çocuğun İlk Yedi Günü

Her Müslüman anne ve babanın yeni doğan bebeği için yapması gereken şeyler vardır. Bunu daha önce "İslam'a göre yeni doğan bebeğe yapılması gerekenler" haberimizde ele almıştık. Bu haberimizde de doğumun ardından yeni doğan çocukla ilgili olarak; “ilk yedi gün içinde” yerine getirilmesi gereken sünnete uygun hususlara değineceğiz.

Yeni doğan çocuğa ilk yedi gün içinde yapmamız gerekenler:

ÇOCUĞA İSİM VERMEK

Çocuk doğduğu zaman, ona babası tarafından güzel bir isim verilmesi (ki bu isim vermeye “tesmiye” denir) babanın evlâdına karşı vazifelerinden biridir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Siz kıyamet günü, kendi isimleriniz ve babalarınızın ismi ile çağırılacaksınız. Öyle ise, isimlerinizi güzel kılın.”[1] buyurarak, çocuklara güzel isimler verilmesini istemiştir.

AKÎKA KURBANININ KESİLMESİ

Sözlükte kesmek” mânâsına gelen akîka, İslâmî terim olarak, doğan çocuk yedi günlük olunca, Allah Teâlâ’nın rızası için bir koyun kesmek demektir. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur ki:

“Çocukla beraber akîkası da vardır. Binâenaleyh onun için kan akıtınız ve ondan eziyetleri alıp uzaklaştırınız.”[2]

İmkânı yerinde olanlar, en kısa zamanda bu sünneti yerine getirirler.

BAŞIN TIRAŞ EDİLMESİ

Yeni doğan çocuğun başı tıraş edilerek saçın ağırlığınca altın ve gümüş tasadduk edilir. Bunu bizzat Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- emretmişlerdir. Torunları Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin -radıyallâhu anhümâ- Efendilerimiz doğduklarında, kızı Hazret-i Fâtıma’ya başlarını tıraş edip, ağırlığınca tasaddukta bulunmalarını emretmiştir.[3]

ÇOCUĞU SÜNNET ETTİRMEK

Allah Teâlâ’nın Hazret-i İbrahim -aleyhisselâm-’a peygamber olarak meşrû kıldığı, hanîf dînin tamamlayıcısı olan bir ibadettir.[4] Müslüman ile kâfiri birbirinden ayıran en büyük alâmettir.[5] Erkek çocuklardaki sünnet ameliyesi, bazı âlimlerce farz, bazı âlimlerce de vâcip olarak kabul edilmiştir. Evlâ olanı, erken yapılmasıdır. Doğumun ilk gününden başlayıp, 7-10 yaşına kadar yapılabilir. 7 günde yapılmasını müstehap addeden âlimler de vardır.[6]

Günümüzde çok abartıya kaçan sünnet merâsimleri icrâ edilmektedir. Sâde ve mütevâzi olarak yapılanı makbul olanıdır.

ÇOCUĞUN KULAĞININ DELİNMESİ

Kız çocuklarında yedinci günde yapılması gereken işlerden birisidir. Ziynet maksadıyla kulakların delinmesi, kız çocukları için tanınan bir cevazdır. Erkek çocukların kulaklarının delinmesi ise mekruhtur.[7]

BEBEĞİN BESLENMESİ

Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de: “...Anneler, çocuklarını tam iki yıl emzirirler...”[8] buyuruyor. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in iki yaşını doldurmadan ölen oğlu İbrahim için; “Onun cennette bir sütannesi var, geri kalan sütünü emzirecek (iki yıla) tamamlayacak!” buyurarak, bu iki senelik müddetin mânâ âlemindeki tamamlanma şekline işâret etmiştir.

Yeni doğan bebekler için en önemli gıda “anne sütü” olduğundan, annelerimiz de bu süreyi tamamlamaya gayret göstermelidir.

YASİN SÜTÜ İLE BÜYÜTÜLMÜŞ ÇOCUKLAR

Yeri gelmişken burada büyüklerin tatbik ettiği güzel bir edebi anlatmak faydalı olacaktır: Eskiden anneler, çocuklarını emzirecekleri vakit güzelce abdest alır, kıbleye yönelir ve Kur’ân’ın kalbi olan “Yâsîn Sûresi”ni okurlarmış. Devrin ünlü âlimlerinden birisinin annesi olan sâliha bir hanımefendi, çocuğunu emzirmek için her zaman abdest alarak kıbleye yönelip Yâsîn Sûresi’ni okumaya başlarmış. Çocuk emdiği sürece okumasını sürdürür, bitirince bırakırmış. Böylece çocuğunu büyütmüş, her bakımdan yükselip âlim ve fâzıl olan oğluna bâzen şöyle dermiş:

“-Oğlum! Fazîleti hep kendinden bilme! Ben seni Yâsîn sütü ile büyüttüm.”

Ömer bin Abdülaziz de Yâsîn sütü ile büyütülmüş faziletli kişilerdendir. Aradan asırların geçmesi önemli mi? Bugün de bu güzel edebin tatbik edilmemesi için bir sebep yok. O hâlde annelerimiz, zamanla kaybettiğimiz bu güzel hasleti yeniden dirilterek, faziletlerle donanmış evlâtlara sahip olabilir, ileride de inşâallah bu hayırlı evlâtlarının hayır ve bereketini görürler.

ÇOCUĞUN KARAKTERİNDE HELÂL RIZKIN TESİRİ VAR

Son olarak Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sünnet-i seniyyesinden anlıyoruz ki, süt devresi içerisinde verilen gıdanın çocuğun karakteri üzerinde husûsî bir tesiri söz konusudur.[9] Bu sebeple anne-baba, helâlden beslenmeli, çocuklarına da helâl rızık vermeye çalışmalıdırlar. Herhangi bir sebeple annenin sütü yetmez veya kesilirse, çocuğu emzirecek bir sütanne tutulabilir. Yalnız çocuğun teslim edileceği sütanneyle ilgili olarak İslâm âlimleri şu tavsiyelerde bulunmuşlardır:

“Çocuğu; sâliha, dindar ve helâl yiyen bir kadının sütü ve dadılığıyla büyütmek uygundur. Çünkü haramdan hâsıl olan sütte bereket yoktur. Haram sütle çocuk beslendiği takdirde, çocuğun hamuru necâsetle yoğrulmuş olur. Böylece çocuk ilerde habîs şeylere meyleder.”[10]

İslâm ulemâsı, ittifakla, haramdan hâsıl olacak sütte bereket ve hayrın olmadığını, bu çeşit sütle beslenen çocuğun “habis” (kötü) bir şahsiyete sahip olacağını ifâde ederler.

İznikî şöyle der:

“Ve dahî sütanaya çocuk verilse, bir sâliha ve âkile ve aslı pâk ve ırkı tâhire ve huyu güzel ve mutîa (itaatli) avrattan emzire. Zira çocuğa, huyu tesir eder.”[11]

Ancak bu âdet, günümüzde hemen hemen hiç kalmamıştır. Anne sütünün faydaları sürekli işlene işlene, anneler ne olursa olsun şefkat ve merhametleri de galebe çaldığından, çocuklarını kendileri emzirmekteler. O zaman yukarıda anlatılan edep kaidesini de dikkate alarak emzirme yaparlarsa ne mutlu onlara!.

Rabbimiz, bütün annelerimize hayırlı bir nesil yetiştirmeleri için güç, gayret ve azim versin, inşâallah.

Dipnotlar:

[1] Ebû Dâvûd, Edeb, 70. [2] İmâm-ı Gazâlî, İhyâu Ulûmid-Dîn, III, sh: 551. [3] el-Hakîm, Müstedrek Ale’s-Sahihayn, III, s.179. [4] A. Ulvan, a.g.e., I, sh: 125. [5] Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, Beyrut 1356, II, sh:161. [6] Geniş bilgi için bkz. İbrahim Canan, Hz. Peygamber’in Sünnetinde Terbiye, sh. 88-91. [7] İ. Canan, a.g.e,  sh: 90. [8] el-Bakara, 233. [9] İbrahim Canan, a.g.e., sh. 95. [10] İmâm-ı Gazâlî, a.g.e., VI, sh: 247. [11] İbrahim Canan, a.g.e, sh. 96-97’den özet.

Kaynak: Nurten Selma Çevikoğlu, Şebnem Dergisi, Sayı: 158

İslam ve İhsan

İSLAM'A GÖRE YENİDOĞAN BEBEĞE YAPILMASI GEREKENLER

İslam'a Göre Yenidoğan Bebeğe Yapılması Gerekenler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.