Yerin ve Göğün Lisanı: Kur’ân-ı Kerim
İnsanoğlu yaratılış itibârıyla tefekküre meyyâldir. Fakat insan aklını nefsânî hesapların dar hudutlarından kurtarıp hakka ve hayra yönlendirecek bir rehbere ihtiyaç vardır. En emin rehber ve kılavuz ise Allâh’ın kitâbı Kur’ân-ı Kerîm ve onun fiilî bir tefsîri olan Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir.
İnsanlığa rahmet olarak gönderilen Kur’ân-ı Kerîm, gönül ehli mü’minler için tefekkür dünyasının derinliklerine açılan ihtişamlı bir kapıdır. Engin bir tefekkür ufkudur. Yerin-göğün lisânıdır. Rûha gıdâ olan hikmetli beyanlarıyla sonsuz bir feyiz hazinesidir. İnsana lûtfedilen bir beyan mûcizesidir.
Kur’ân-ı Kerîm, insan ve kâinâtın şerhidir. Kâinat, insan ve Kur’ân, birbirine bağlı ve birbirini en güzel şekilde şerh eden üç âlemdir. Kur’ân’da derinleşen, kendini ve Rabbinin lûtuflarını okur; kâinâtın hikmet sayfalarını çevirmeye başlar. Nice ilâhî sırlar ona ayân olur. Kalbinden ötelere pencereler açılır.
İnsanoğlunu mânen helâke sürükleyen nefsânî ve hodgâm duyguların ilâcı, Kur’ân’dadır. İnsanı hayvanlardan daha aşağı bir duruma düşüren iffetsizlikten kurtulmanın çâresi de Kur’ân’dadır. Adâlet hislerinin zulme dönüşmemesi için alınacak tedbir, yine Kur’ân’dadır. Hâsılı, insanoğlunun her hâlükârda muhtaç olduğu en büyük saâdet reçetesi, ancak Kur’ân-ı Kerîm’dedir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkür, Erkam Yayınları, 2013, İstanbul