Yermük Savaşı

Yermük Savaşı ne zaman ve kimler arasında oldu? Yermük Savaşı’nın nedenleri ve sonuçları nelerdir? İslam tarihi açısından Yermük Savaşı’nın önemi.

Yermük Savaşı, 636 yılında Suriye’de Bizans egemenliğini sona erdiren ve Müslümanların bölgeye hâkim olmasını sağlayan savaştır.

YERMÜK SAVAŞI’NIN NEDENLERİ

Hz. Ebubekir’in radıyallahu anh gönderdiği ordular karşısında yenilgiye uğrayarak Suriye ve Filistin’deki egemenliğinin sarsıldığını gören Bizans İmparatoru Herakleios, Müslümanları ele geçirdikleri yerlerden söküp atmak amacıyla büyük bir ordu hazırlayarak Ürdün’ün doğusuna açılan ve aynı adı taşıyan nehrin kenarındaki Yermük vadisine sevketti. Ordunun başkumandanlığını Theodoros Trithurios’a (Sakellarios), yardımcı kumandanlığı Vâhân’a verdi, kendisi Antakya’da kalmayı tercih etti. Orduda Gassânî emîrlerinden Cebele Bin Eyhem’in radıyallahu anh komutasında Kudâa, Gassân ve diğer bazı Suriyeli Hıristiyan Araplarla Ermeniler de yer alıyordu. Bizans ordusundaki asker sayısı 80 bin civarındadıydı. Bizanslıların hazırlıklarından haberdar olan Suriye orduları başkumandanı Ebû Ubeyde Bin Cerrâh radıyallahu anh, gayrimüslim halkı himaye edemeyecekleri için toplanan cizyenin iadesinden sonra Humus ve Şam’daki kuvvetlerin geri çekilmesine, bölgedeki diğer kuvvetlerle birleşerek Yermük vadisine hareket edilmesine karar verdi. 25 bini aşkın orduda 100’ü Bedir gazisi 1000 kadar sahâbî bulunuyordu.

Yermük Savaşı’na Katılan Kadınlar

Bunların arasında Esmâ binti Ebubekir es-Sıddîk radıyallahu anha, Ümmü Habîbe binti Âs radıyallahu anha, Havle binti Sa‘lebe el-Ensâriyye radıyallahu anha gibi kadın sahâbîler de vardı.

Yermük Savaşı Komutanı

Halid Bin Velid radıyallahu anh, Ebû Ubeyde radıyallahu anh ve diğer kumandanlarla istişare ettikten sonra Arapların daha önce bilmedikleri bir savaş nizamını (bölük ve tabur sistemi) ilk defa bu muharebede uygulamaya karar verdi. Kalabalık Bizans ordusunun küçük birliklere ayrıldığını görünce o da ordusunu otuz sekiz küçük bölüğe ayırıp her birinin başına bir kumandan tayin etti, böylece ordunun bir arada bulunma tehlikesini önlemek istedi. Destek ve emniyet için Saîd Bin Zeyd radıyallahu anh kumandasındaki bir bölüğü ordunun arka tarafına yerleştirdi. Kumanda ettiği süvari birliğini iki kısma ayırarak birinin başına kendisi geçti, diğerininkine de Kays Bin Hübeyre’yi radıyallahu anh getirdi. Birliklerden birini sağ, diğerini sol tarafta ordunun arkasına gizleyip yerleştirerek savaş nizamına soktu; muharebenin gelişmesine göre bunların harekete geçmesini sağlayacak tedbirleri aldı.

İslam Ordusunu Zor Durumda Bırakan Gelişmeler

636 yılı yaz sıcağında iki ordu üç ay kadar bekledi. Ardından Yermük Savaşı, Bizans’ın çok şiddetli bir saldırısıyla başladı ve Bizans birlikleri İslâm ordugâhına kadar ilerlemeyi başardı. Savaşa hazırlık yapıldığı sırada İslâm ordusuna katılan Lahm ve Cüzâm kabilelerine mensup bazı askerler savaşın en şiddetli anında kaçmaya ve yakında bulunan köylere sığınmaya başladı. Bu arada Müslüman askerlerden de savaş meydanını terk edip kaçanlar oldu. Bu da İslâm ordusunu zor durumda bıraktı.

İslam Ordusundan Kaçanları Vurma Emri

Halid Bin Velid radıyallahu anh hemen gerekli tedbirleri aldı. Bir yandan İslâm ordusunun gerisinde bulunan savaşçı kadınlara kaçanları öldürme emrini verirken bir yandan da savaşın kaderini değiştirecek olan süvarilerin hücuma geçecekleri vakti kolluyordu. Bizans ordusunun ilk saldırılarını karşılayan Halid Bin Velid radıyallahu anh süvarilerine Bizans süvari birlikleriyle piyadelerin arasındaki boşluğa doğru hücum emri verdi ve iki birlik arasındaki irtibatı kopardı. Sonuçta çok şiddetli bir savaşın ardından Müslümanlar kendilerinden çok kalabalık olan Bizans ordusunu bozguna uğratmayı başardılar.

Suriye Fatihi

Böylece askerî dehasını ortaya koyan Halid Bin Velid radıyallahu anh, Resûl-i Ekrem’in sallallahu aleyhi ve sellem kendisine verdiği “Seyfullah” unvanı yanına bir de Suriye fâtihi unvanını kazandı. 20 Ağustos 636’da meydana gelen savaşta Bizans ordusu ağır bir yenilgiye uğradı; başkumandan Theodoros ve çok sayıda asker öldürüldü, sağ kalanlar Filistin, Antakya, Halep, el-Cezîre ve İrmîniye taraflarına kaçtı.

YERMÜK SAVAŞI’NIN SONUÇLARI

İslâm ordularıyla mücadeleyi önce Humus’ta, ardından Antakya’da cephe gerisinden yönetmiş olan İmparator Herakleios bölgede Bizans varlığını sona erdiren bu savaştan sonra Antakya’dan ayrıldı. Urfa’da ve Samsat’ta dağılan ordusunu toparlamaya çalıştıysa da başarı sağlayamadı. İyaz Bin Ganm radıyallahu anh’ın cizye karşılığı ele geçirdiğini öğrendiği Malatya’yı yolladığı askerlerle yaktırdıktan sonra Eylül 636’da İstanbul’a döndü. Müslümanlar daha önce ellerinden çıkmış bulunan Şam ve Humus’a gayrimüslim yerli halkın sevgi gösterileriyle girdiler. Bizans’a ait Antakya, Halep, Kudüs, Kaysâriye, Urfa dahil el-Cezîre bölgesi şehirleri yanında İrmîniye’yi de ele geçirdiler. Ardından Mısır’ın fethine yöneldiler.

Kaynak: DİA

İslam ve İhsan

HALİD BİN VELİD’İN (R.A.) SAVAŞ TAKTİĞİ

Halid Bin Velid’in (r.a.) Savaş Taktiği

HALİD BİN VELİD’İN (R.A.) TAKMA ADI/LAKÂBI NEDİR?

Halid Bin Velid’in (r.a.) Takma Adı/lakâbı Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.