Yeryüzünün Gâfil İnsana On Nasihati

İSLAM VE İHSAN

Yeryüzünün gâfil insana on nasihati nedir? Gönül ehli için toprağın hikmeti nedir?

Hüdâyî Hazretleri buyurur:

Yerin adı anın için oldu yer;
Kendi besler halkı âhir[5] kendi yer…

Hepimiz ilâhî imtihan dershânesi olan cihan mektebinin talebeleriyiz. Cenâb-ı Hak, Kurʼân âyetlerini gönül gözüyle okuyup tefekküründe derinleşmemizi istediği gibi, kevnî âyetleri hükmünde olan kâinat kitabının sayfalarını da ibret nazarıyla okumamızı istiyor.

Meselâ üzerinde gezindiğimiz toprak, gönül ehli için ne büyük bir ibret ve tefekkür vesîlesidir.

Zira insanın fânî hayat mâcerâsı, topraktan toprağa dâimî bir akış manzarası sergiliyor. Topraktan yetişen gıdalardan insanın nüvesi oluşuyor, sonra o nüve nutfeye dönüşüyor, birçok merhaleden sonra insanın bedeni meydana geliyor.

İnsan, bedene üflenen bir ruh ile can buluyor. Vücudunu yine topraktan çıkanlarla besliyor. İnsanın dünya imtihanı bitince, ruh bedenden ayrılıyor, aslına rücû ediyor. Rûhun geçici olarak giydiği beden elbisesi de aslına, yani toprağa dönüyor. Toprak, ölenlerin naaşlarını, âdeta mukaddes bir emânet gibi bağrına basıp, haşre kadar, sâdık bir sırdaş gibi, sînesinde saklıyor.

Velhâsıl üstüne basıp geçtiğimiz toprak, sanki üst üste çakışmış milyarlarca gölge misâli, Âdem -aleyhisselâm-’dan bugüne kadar gelip geçmiş sayısız insanın cesetleriyle dolu. Bir gün bizim bedenlerimiz de toprağın sînesindeki yerini alacak!..

Toprağı ibret nazarıyla okuyan Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-ʼın şu ifadeleri ne kadar mânidardır:

“Yeryüzü, (gâfil) insana şu on öğüt ile seslenir:

Ey Âdemoğlu!

  1. Üzerimde gezinip durursun; hâlbuki dönüşün banadır.
  2. Üzerimde türlü türlü günah işlersin; hâlbuki içimde azap göreceksin.
  3. Üzerimde gülüp eğlenirsin; hâlbuki içimde ağlayacaksın.
  4. Üzerimde sevinirsin; hâlbuki içimde üzüleceksin.
  5. Üzerimde mal toplayıp durursun; hâlbuki içimde pişman olacaksın.
  6. Üzerimde haram yersin; hâlbuki içimde kurtlar seni yiyecek.
  7. Üzerimde böbürlenirsin; hâlbuki içimde hor ve hakir olacaksın.
  8. Üzerimde neşe ile yürüyorsun; hâlbuki içimde hüzne boğulacaksın.
  9. Üzerimde aydınlıkta gezinirsin; hâlbuki içimde karanlıkta kalacaksın.
  10. Üzerimde topluluklar içinde dolaşırsın; hâlbuki içime tek başına gireceksin.” (İbn-i Hacer el-Askalânî, Münebbihât, 37)

Velhâsıl yarın toprak altının horluğuna dûçâr olmamak için, bugün toprak üstündeki süflî arzulara kapılmayalım, nefsânî câzibelere aldanmayalım. Her an dâvet edilmesi muhtemel bir ebediyet yolcusu olduğumuzu, Azrâil -aleyhisselâm- ile meçhul bir zamanda randevumuz bulunduğunu, hatırımızdan çıkarmayalım.

Şunu da unutmayalım ki, korkunun ecele faydası olmadığı gibi, kulu gayretlendirmek yerine daha da pasifleştiren hastalıklı bir korkunun da hiçbir faydası yoktur. Dolayısıyla ölümden kaçmak yerine onunla yüzleşmeye her an hazır hâlde bulunmaya çalışalım. Kendimize kabir hazırlamak yerine, kabre kendimizi hazırlayalım ki, âhiretin ilk konağı olan kabrimiz, Cennet bahçelerinden bir bahçe olsun…

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2024 – Mart, Sayı: 457