Yeterince Temiz Miyiz?
İlmî çalışmalar gösteriyor ki, evlerimizin havası, dışarının havasından çok daha kirli... Peki, nasıl oluyor?
Kadın; temizlikle özdeşleşmiş olan, duru ve pâk olan... “…Şüphesiz Allah, çok tevbe eden ve çok temizlenenleri sever.” (el-Bakara, 222) buyruluyor âyet-i kerîmede… Kadın bu, içinde ve dışında temizliği yansıtan...
HERKES KENDİNCE TEMİZDİR
Öyle ya, çevresinin, evinin, bedeninin, yüreğinin, nefsinin temizliği derken hayatının her ânında temizlenmeye çalışan kadın… Herkes kendince temizdir elbet. Çamaşır suyunun kokusunu almadan temizlik yapmış gibi hissetmeyenlerimiz olduğu gibi, hızını alamayıp pek çok temizlik malzemesini karıştırıp hastanelik olanlarımız da mevcut.
Fakat ilmî çalışmalar gösteriyor ki, evlerimizin havası, dışarının havasından çok daha kirli... Peki, nasıl oluyor da konu ev temizliğine gelince, temizlik yüzünden o çok sevdiğimiz çocuklarımızı ve beylerimizi hoyratça azarladığımız evlerimizin havası, bu kadar kirli olabiliyor? Yoksa evlerimizi bakterilerden arındırırken, pek çok hastalığa dâvetiye çıkaran kimyevî kirlilik mi oluşturuyoruz?
Piyasada ahşap yüzeyler, ıslak zeminler, toz tutmaz, kir tutmaz derken tüketim çılgınlığı üzerine kurulmuş büyük bir pazar var. Sirke gibi pek çok tabiî temizlik malzemesi dururken, onca para akıtarak bu pazarın daha da büyümesine destek veriyor ve karşılığında hastalıkları satın alıyoruz. Sanki bu temizlik malzemeleriyle hiç tanışmamış olan ninelerimizin evleri pisti de, bizlerin evleri pîrüpâk!..
Evimizi her gün havalandırmak yerine, dakikalarca rafların önünde tek tek kokusuna bakarak seçtiğimiz oda kokularını kullanıyor; vücuttaki elektriği atmaya yardımcı olan o güzelim yün halılar yerine elektrik yükümüzü artıran sentetik halıları tercih ediyor; silinmesi kolay diye eve nefes aldırmayan boyalarla zeminden tavana bütün evi boyuyor, ne kadar sıktığımızı bilmeden ve gece boyunca odayı havalandırma gereği duymadan koklayıp rüyalara daldığımız kanserojen, kokusuz haşere ilaçlarını havaya boca ediyor; zımparalayıp cilalamakla kim uğraşacak diyerek bütün evi PVC pencere çerçeveleriyle kaplıyor, aspiratörü çalıştırmak yerine buram buram yayılan yemek kokularının iç ortam hava kirleticisi olduğunu bilmeden ve o kavrulmuş soğan kokularıyla komşularımızın kul hakkına giriyor, kişisel bakım ürünleri adı altında bir dolu kimyevî maddeyi vücudumuza uyguluyoruz.
KALPLERİMİZ TEMİZ OLSA...
Bütün bunları yaparken evimizi ve bedenimizi temizlediğimizi düşünüyor, ama yanılarak tam aksine büyük bir kirlilik oluşturuyoruz. Aslına bakılırsa bu davranışımızla psikolojik arınma yaşıyor, kendimizi rahatlatıyoruz. “Kalplerimiz temiz!” diye kendimizi kandırıyor, esas temizliğin nefis terbiyesiyle olabileceğini teorikte bilip, terbiye için az biraz çabalasak da uygulamada sınıfta kalıyoruz.
Haset, öfke, kin, hırs, gösteriş, bencillik, vurdumduymazlık, israf, gıybet sarmış nefisleri, evleri… Nefis kirliliğini arındıran temizlik çözümlerine ulaşmaya uğraşmak yerine, fazlasıyla kendimizi ev temizliğine kaptırıyoruz. Ev temizliğinin sorumluluk sahibi çiftler ve cıvıldaşan çocukların o güzel enerjileriyle tam olabileceğini ise atlıyoruz.
“Temizlik îmânın yarısıdır.” (Müslim, Tahâret, 1) ve “Allah temizdir, temizliği sever.” (Tirmizî, Edeb, 41) hadîs-i şeriflerindeki temizlikle kastedilenin tefekkürünü siz değerli okuyuculara bırakıyor, hepimiz için kimyevî maddelerle kirletilmemiş evler ve gerçek mânâda arınmış nefisler temennî ediyorum.
Kaynak: Dr. Ayça Toksöz, Şebnem Dergisi, Sayı: 172