“Yetime İkram Etmiyorsunuz” (Fecr Suresi, 17) Ayeti

VİDEOLAR

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, “Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz” ( Fecr suresi, 17) ayetini açıklıyor.

“YETİME İKRAM ETMİYORSUNUZ” (FECR SURESİ, 17) AYETİNİN TEFSİRİ

Hayır! Doğrusu siz, Allah’tan ikram bekliyorsunuz ama kendiniz yetîme değer vermiyor, ona ikram etmiyorsunuz. (Fecr sûresi, 17. ayet)

Muhtaçları doyurmaya birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. (Fecr sûresi, 18. ayet)

Mirastan ne gelse, helâl-haram demeden alabildiğine yiyorsunuz. (Fecr sûresi, 19. ayet)

Malı mülkü de sınırsız bir sevgiyle seviyorsunuz. (Fecr sûresi, 20. ayet)

Âyetlerin meâlinden de anlaşılacağı üzere bu tip insanlar:

Birincisi; kendileri Allah’tan ikram beklerken, en çok ikrama muhtaç olan yetimleri görmezden gelir, onlara ikram etmezler. Onlara değer verip, ellerinden tutarak hallerini düzeltmeye çalışmazlar. Halbuki yetimlere alaka gösterip onları koruyup kollamak, Allah katında çok makbul bir ameldir.

İkincisi; fakiri, yoksulu, yâni muhtaçları yedirip doyurmaya, ihtiyaçlarını karşılamaya teşvik etmezler. Kendileri bu işi yapmadıkları gibi, başkalarını da yönlendirmezler. Aksine ondan kaçınır, birbirlerini bunu yapmaktan nefret ettirirler. Hatta o fakirler üzerinden geçinmek isteyip taşkınlık ederler. Çünkü onların böyle bir dertleri yoktur. Bütün dert ve kaygıları kendi menfaatlerinin peşinden koşmak, midelerini tıka basa doldurmak, her türlü nefsânî hazlarını tatmin yollarını aramaktır. Zira bu tipler, nefsin derin çukurları içinde boğulup kalmış zavallılardır.

Üçüncüsü; yine aynı dünya perestliğin ve madde tutkusunun sevkiyle mirası yerler. Onun helâl mi haram mı olduğuna bakmadan üzerine konar, oburca yerler. اللم (lemm), iyisine kötüsüne bakmayıp toplamak, derleyip biriktirmek, bir de bir yere inip konmak mânalarına gelir. Burada “yeme”nin sıfatı olması bakımından, “haramına helâlına bakmayıp yiyişte toplamak, toptan yemek, yahut hazıra konarak nereden geldiğini düşünmeksizin acımadan yemek” mânalarını ifade eder. Bu, hak ve hukuku gözetmeyerek şiddetli hırs ve iştah ile oburcasına yemek, demektirr.

Dördüncüsü; malı çok severler. Bütün hırslarıyla, arzu ve tutkularıyla malı severler. Helâl, haram demeden, bulup alıp biriktirmek isterler. Kapıp göğüslerine basarlar. Halbuki sahibinin elinde hayır için sarf edilmeyip yığılan mal, mirasyedilerin ellerinde eğlence yollarında yenilip yok olup gitmektedir. Kazanıp yığana günah ve vebalinden başka bir şey kalmamaktadır. Şâirin ifadesiyle:

“Cem‘-i mal eylediğin râhat içündür ammâ

Renci artar ağır oldukça yükü hammâlın.” (Sâmî, Arpaemînizâde)

“Gerçi sen biraz rahat yaşamak için para ve mal sahibi olmaya bakıyor ve eline geçenleri de biriktiriyorsun. Ama düşün ki, hammalın sırtındaki yük çoğaldıkça veya ağırlaştıkça, zavallının da sıkıntısı, ağrı ve sızısı o nispette fazlalaşır.”

Gerçek şu ki, bütün bunlar âhireti düşünmemek, Yüce Allah’ın her an “gözetleme yerinde”n, bir avcı dikkatiyle kullarını gözetlediğini hesaba katmamaktan kaynaklanmaktadır.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri