Yüksek Riskli Gebelik Nedir?

Yüksek riskli gebelik nedir? Yüksek riskli gebelikler/hâmilelikler nelerdir? Doğum esnasında ve sonrasında görülebilen riskli durumlar nelerdir?

Riskli olsun olmasın, tüm hâmileliklerin uzman tâkibinde olması şarttır.

YÜKSEK RİSKLİ GEBELİK NEDİR?

Hâmileliklerin büyük çoğunluğu problemsiz seyreder. Ancak bazılarında; ya baştan var olan veya hâmilelik sırasında ortaya çıkan, annenin ya da bebeğin hatta her ikisinin de sağlığını tehdit eden problemler görülebilir.

Fizyolojik, sosyal ve psikolojik yönleri bulunan bu tablo, “yüksek riskli gebelik” olarak tanımlanır. Özellikle günümüzde; geçimin zorlaşması, hanımların aktif olarak çalışma hayatına girmesi, yoğun stres, dikkatsiz ilaç kullanımı, hava kirliliği, genetiği değiştirilmiş organizmaların gıda sektörüne girmesi vs. sağlığı daha çok tehdit eder hâle gelmiştir.

Riskli olsun olmasın, tüm hâmileliklerin uzman tâkibinde olması şarttır. Zira normal seyirli bir hâmilelikte de âniden ciddî problemler ortaya çıkabilir. Bir bebek sahibi olmayı düşündüğünüzde, genel sağlık problemlerinin mevcûdiyeti ve ağırlık derecesi belirlenmelidir.

Bu, sağlık problemleri olan hanımların “anne” olamayacağı mânâsına gelmez. Hatta birçok kişi, yersiz endişe ve abartılar dolayısıyla anne olmaktan kaçınır. Böyle bir durumunuz varsa, birden fazla uzman görüşü almalı, annelikten gereksiz yere mahrum kalmamalısınız.

Genel olarak söylemek gerekirse, mevcut hastalığınız, hâmilelik sürecini ve bebeği; hâmilelik de hastalığınızın seyrini, tedâvîsini ve sonucunu etkileyebilir.

Ülkemizde her yıl doğan 1,5 milyon bebeğin 75-150 bini yüksek riskli hâmilelikler sonucunda dünyaya gelmektedir. Yapılan araştırmalara göre, her 3 kadından biri hâmilelik döneminde kontrolden geçmemektedir. Hâlbuki düzenli muâyene ve kontroller, muhtemel risklerin belirlenmesi, anne ve bebeğin sağlığının korunması açısından oldukça önemlidir.

YÜKSEK RİSKLİ GEBELİKLER NELERDİR?

Bu riskler nelerdir? Bu tür riskli durumları; anneye, bebeğe ve hâmileliğe bağlı durumlar olarak sınıflayabiliriz.

Anneye Ait Riskler: Daha önceden var olan kalp hastalıkları, dolaşım bozuklukları, bazı romatizmal hastalıklar, tiroid hastalığı, yüksek tansiyon, diyabet (şeker hastalığı), anemi (kansızlık), karaciğer-böbrek hastalıkları, mîde ülseri, sara, felç, kalça çıkıklığı, zekâ geriliği, sigara-alkol kullanımı, bilmeden alınan veya mecbûren sürekli kullanılan bazı ilaçlar hâmileliği riskli hâle sokabilmektedir. Günümüzde hâmileliğin ileri yaşlara ertelenmesi, bazı risklerin artışına davetiye çıkarmakta, yaş problemini önemli hâle getirmektedir. İlk üç ayda annenin geçirdiği bazı virüs hastalıkları (kızamıkçık, suçiçeği vb.) ile bazı parazit hastalıkları (toksoplazma) da hâmileliği riskli hâle sokar.

Bebeğe Ait Riskler: Daha önceki hâmileliklerde gelişen ölü, sakat, zor ve müdahaleli doğumlar, kan uyuşmazlığı, çoğul gebelikler, bebeğin doğum kanalına makatla veya yan olarak girmesi, bebeğin normalden iri veya küçük olması da hâmileliği riske sokabilir.

Hâmileliğe Ait Riskler: Hâmilelik sırasında ortaya çıkan kanamalar, eşin (plasenta) önde gelmesi ya da zamanından önce ayrılması, amniyon sıvısının (bebeği çevreleyen sıvının) azlığı ya da fazlalığı, suyun sancılardan önce gelmesi, şiddetli bel-kasık ağrıları, tansiyonun yükselmesi, ellerde ve yüzde oluşan şişmeler, bebek hareketlerinde önceye göre azalma, sancıların gününden önce başlaması, gün aşımı, geçirilen rahim ameliyatları, daha önceki hâmileliklerde yaşanan problemler, mevcut hâmileliği de riskli hâle sokabilir. Özellikle önceki hâmileliklerde yaşadığınız problemlerinizi doktorunuza bildirmelisiniz. (Tansiyon yükselmesi, gebelik zehirlenmesi, erken doğum, şeker hastalığı vs.)

DOĞUMDA VE SONRASINRA RİSKLİ DURUMLAR

Doğum esnasında ve sonrasında görülebilen riskli durumlar ise şunlardır:

Anesteziye bağlı akciğer problemleri, rahimde önemli bir damarın delinmesi, doğumdan sonra rahmin kasılamayarak kanamanın durmaması, damar içi pıhtı oluşumu, idrar yolu problemleri, böbrek hasarı ve doğum sonrası depresyon.

Riskli hâmileliklerde anne ve bebeğin sıkı bir şekilde tâkibi gerekmektedir. Tarama testleri ile riskli durumlar belirlenir, riskli vak’alarda ileri tetkikler yapılarak hastalıkların tespiti, önlenmesi ya da tedâvisi amaçlanır. Günümüzde uygulanan usûllerle, bebek henüz hayâtî fonksiyon kazanmadan risklerin belirlenip tedâvisi yapılmaya çalışılmaktadır.

Anne adayının yüksek tansiyon, şeker, kalp, böbrek, karaciğer gibi bazı hastalıkları hâmilelik süresince ağırlaşma eğilimine girebilir. Bu durumda hâmilelik, bebek ve doğum süreci riskli hâle gelebilir.

Riskli hâmilelik grubuna giren, halk arasında da diğerlerine nazaran daha fazla merak edilen durumlardan biri, hâmileliğin ortaya çıkardığı “şeker hastalığı”dır. Bu hastalık; anne adaylarında daha önce hiçbir şikâyete sebep olmayıp herhangi bir işaret vermediği hâlde, hâmilelik sırasında âniden ortaya çıkabilir. Halk arasında, “gizli şeker” olarak bilinen bu tablo, anne adaylarının % 1 ilâ 5’inde görülen tipik bir gebelik bozukluğudur. Doğumla beraber bu anneler, tamamen normale dönseler de, ileriki yıllarda diyabete yakalanma ihtimalleri yüksektir.

Kaynak: Betül Nefise İnal, Şebnem Dergisi, Sayı: 47

İslam ve İhsan

DIŞ GEBELİK NEDİR, NEDEN OLUR?

Dış Gebelik Nedir, Neden Olur?

GEBELİK TAKİBİ NASIL YAPILIR?

Gebelik Takibi Nasıl Yapılır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.