Yüksek Topuklu Ayakkabı Giymenin Zararları

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Dikici, yüksek topuklu ayakkabı giymenin zararlarını ve ayakkabı seçerken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.

Tırnak batması, ayak başparmağının içe doğru eğik durması, topuk dikeni, nasır, mantar enfeksiyonu, stres kırıkları… Kadınlarda ayak ve ayak bileği sorunları sanıldığından daha sık görülüyor. Öyle ki bazı toplumlarda her 3 kadından 1’i, ayak sağlığından şikayet ediyor. Ayak sorunları en çok da ayakta çalışan kadınları tehdit ediyor. Ayak hastalıklarının ortaya çıkmasında “hatalı ayakkabı seçimi” ise önemli bir yer tutuyor. Yapılan çalışmalar; her 6 kadından 1’inin, hatalı ayakkabı seçiminden kaynaklanan ayak sorunları yaşadığını gösteriyor.

Doç. Dr. Fatih Dikici, ayakkabı seçerken dikkat edilmesi gereken 4 önemli kuralı anlattı.

1- TOPUK YÜKSEKLİĞİ 2 SANTİMİ GEÇMEMELİ

Ayakkabı seçerken topuk yüksekliği  2-2.5 cm arasında olanları tercih edin. Topukların bu derece yüksek olması ayaktayken belin desteklenmesine imkan tanıyor. Bunun aksine topuk yüksekliği 8-9 cm’nin üzerindeki ayakkabılarda ise vücut yükü ayak tarak kemikleri boyunca ilerleyerek ayak ucunda toplanıyor. Bu tip ayakkabı giyen kadınlarda ayak bileği ve ayak önü ağrıları sık görülüyor. Amerika’da her 6 kadından biri haftada en az 3 gün yüksek topuklu ayakkabı giyerken, bunların üçte 1’i bu sebepten dolayı düşüyor ve ayak bileği burkulması sorunu yaşıyor. Uzun süreli kullanımlarda ise parmakların sıkışmasından dolayı tırnak batmaları, kemik çıkıntı oluşumları, küçük sinir uçlarında hasarlar ve tendon sorunlarıyla karşı karşıya kalınıyor. Yüksek topuklu ayakkabılar ile yapılan uzun yürüyüşlerde tarak kemiklerine gelen aşırı yüklenmeler stres kırıklarına bile neden olabiliyor. Stres kırıkları tedavisinde uzun süreli koltuk değneği kullanılması gerektiği için ciddi iş gücü kayıplarına yol açabiliyor.

2- AYAKKABI AYAĞI SIKMAMALI

Ayakkabının önü ayağınızı sıkmayacak kadar geniş olmalı. Ayağınız ayakkabı kalıbına tam oturmalı, ne çok gevşek ne de kenarlardan çok sıkı olmalı. Sıkan ayakkabılar ciltte tahrişlere, su toplanmalarına, tırnak batmalarına ve uzun vadede eklem bozukluklarına neden olabiliyor. Ayakkabınızın ayağınızı sıkmaması için satın alırken ayak boyutunuzun en büyük olduğu akşam saatlerini tercih etmeniz daha doğru olacaktır. Ayakkabı seçerken ayağınızı ayakkabıya uydurmak yerine, ayağınıza uyan ayakkabıları tercih etmelisiniz.

3- TABANI AYAK ŞEKLİNE UYGUN OLMALI

Ayakkabı tabanı ayak şeklinize uygun olmalı, ayağınızın altındaki boşlukları doldurmalı ve desteklemeli. Çünkü tabanı dümdüz ve çok esnek ayakkabılar, ayak tabanındaki bağların aşırı gerilmesi sonucu plantar fasiit ve topuk dikeni gibi ayak tabanı rahatsızlıklarına zemin hazırlayabiliyor. Günümüzde her tür spor için farklı tabanlı ayakkabılar mevcut. Ayakkabı alırken üreticinin yazmış olduğu uyarıları okumayı da ihmal etmeyin.

4- DOĞAL MALZEMEDEN ÜRETİLMİŞ OLMALI

Ayakkabıların doğal malzemeden üretilmiş olması gerektiğini belirtiyor.  Gün boyu ayakkabının içinde kalan ayaklarımızın nefes alması ve havalanması gerekiyor. Yeterli hava almayan ortamlarda bulunan ayaklarda ise terleme ve nem ile çok çabuk mantar enfeksiyonları görülüyor.

5- BABETLER DE TEHLİKELİ OLABİLİYOR

Günümüzde sıkça  tercih edilen babetlerin de ayak sağlığını sanıldığından daha fazla tehdit ettiği uyarısında bulunuyor. Altları düz ve çok esnek olabilen bu tip ayakkabılar ayak tabanını desteklemedikleri için özellikle düztaban olan kadınlarda ayakta şiddetli ağrılara yol açıyor. Uzun yürüyüşlerden sonra bacak arkasındaki kaslarda aşırı gerginliğe bağlı ağrılar da ortaya çıkıyor. Topuk yükseltisi olmadığı için yürüme biyomekaniği bozuluyor, bunun sonucunda açıklanamayan bel ve diz önü ağrıları gelişebiliyor. Babet ayakkabıların en sık yol açtığı sorun ise ayakkabının vurması ve yaralara neden olması.  Ayrıca tırnak batması, baş parmağın yanındaki kemikte çıkıntı ağrıları ile aşil tendinitleri de gelişebiliyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.