Yunus Emre Enstitüsü Dünyaya Türkçe Öğretiyor

Yunus Emre Enstitüsü, kurulduğu 2009 yılından bu yana 40 ülkede 99 binden fazla kişiye Türkçe öğretti ve Türk kültürünü tanıttı.

Yunus Emre Enstitüsü (YEE), kurulduğu 2009 yılından bu yana 40 ülkede 99 binden fazla kişiye Türkçe öğretti ve Türk kültürünü tanıttı.

thumbs_b_c_dbc7b66a51e538466ab10083edd939e0

Grafik: AA/Murat Usubaliev

Türk kültürü ve dilini 40 ülkedeki 50 merkeziyle dünyaya tanıtmayı amaçlayan Yunus Emre Enstitüsüne ilgi gittikçe artıyor. Yunus Emre Enstitüsü yurt dışındaki merkezlerinde 189'u yerel olmak üzere toplam 322 personelle faaliyetlerini yürütüyor. Hayata geçirdiği projelerle Türk kültürünü dünyaya tanıtan Enstitü sayesinde şimdiye kadar 99 bin 261 öğrenci Türkçe öğrendi. YEE, yurt dışında işbirliği yaptığı 80'den fazla üniversiteye Yükseköğretim Kurulu üzerinden Türkçe hocaları göndererek, Türk diline ilginin artması için proje üretmeye devam ediyor.

YEE Başkanı Şeref Ateş, faaliyetlerine ilişkin AA muhabirlerine bilgi verdi. YEE’nin 2009'dan bu yana yurt dışında Türk diline yönelik muhtelif faaliyetleri olduğunu belirten Ateş, bunların başında Türkçe öğretiminin geldiğini, merkezlerinde modern yöntemlerle Türkçe öğrettiklerini ifade etti.

Yabancılara Türkçe öğretilmesinin daha önce Türkiye'de fazla irdelenmeyen bir konu olduğuna dikkati çeken Ateş, YEE ile bunun değiştiğini belirtti. Ateş, önce genel merkezlerinde yabancılara nasıl Türkçe öğretileceği konusunda sertifika programı gerçekleştirdiklerini, sonra da alanda uygulamalara başladıklarını söyledi.

"AMACIMIZ TÜRKİYE'NİN ARGÜMANLARINI DÜNYAYA ANLATABİLMEK"

"Bizim yaptığımız iş sadece Türkçe öğretimi değil. Türkiye'yi seven ve Türkiye ile iletişimde olan insanlar yetiştirmek ve Türkiye'nin argümanlarını dünyaya anlatabilmek." diyen Ateş, her bir çalışanlarının aynı zamanda bir kültür elçisi olduğunu ve bunun pozitif geri dönüşlerini aldıklarını dile getirdi.

"TÜRK DİZİLERİ İZLENDİKÇE MERAK UYANIYOR"

Hem Birleşmiş Milletler nezdinde hem de Türkiye'nin insani yardımları konusunda Türkiye'ye bir ilgi olduğunun altını çizen Ateş, şunları söyledi:

"Ama tabii özellikle Türk dizileri ve sinemasının çok büyük etkisi var. Bu dizi ve sinema filmleri sayesinde, yaşam tarzı da yurt dışında tanıtılıyor. Özellikle Balkanlarda, Arap dünyasında ve hatta Latin Amerika ülkelerinde, Rusya’da bu diziler izleniyor. İzlendikçe de merak uyanıyor. Biz de bu merakın giderilmesi için toplantıların yanı sıra zaman zaman alana oyunculardan götürüyoruz. Çok büyük ilgi görüyor. Böylelikle Türkiye’de farkına varmadığımız bir artı değerimiz olan aile hayatımız, müsaade alma, namus, edep gibi hangi kesimden olursa olsun ortak kültürel insani değerlerimiz bu dizilerle dolaylı şekilde aktarılıyor."

"TÜRKİYE'NİN SON 10 YILDA KATETTİĞİ MESAFE HER YERDE HİSSEDİLİYOR"

Türkiye’nin artık dünya siyasetinde var olması nedeniyle özellikle halkı Müslüman olan coğrafyalarda ve siyasi sorunlar yaşayan Afrika ülkelerinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da olumlu bir etkisi olduğunu dile getiren Ateş, “Dünyanın beşten büyük olduğu söylemi birçok yerde kullanılıyor. Türkiye’nin son 10 yılda katettiği mesafe her yerde hissediliyor. Bu modelin nasıl gerçekleştiği sorgulanıyor." ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.