Yusuf Has Hacip’in İdarecilere Tavsiyeleri

Kutadgu Bilig, 11. yüzyılda Uygur Türklerinden Yusuf Has Hacip’in Doğu Karahanlı hükümdarı Tabgaç Uluğ Buğra Kara Han’a atfen yazdığı ve takdim ettiği Türkçe eserdir. Bu eserde Yusuf Has Hacib’in idarecilere verdiği öğütler ibret vericidir.

Yusuf Has Hâcib’in, on birinci asırda Karahanlı hükümdârına takdîm ettiği Kutadgu Bilig adlı eserinde, bu hususla alâkalı olarak idârecilere hitâben şu tavsiyeler yer alır:

“Memlekette bir kimse bir gece aç kalırsa, Allah Teâlâ onu sana soracaktır; gözünü aç!”

“Ey hükümdar, sen bugün bir hekimsin; halk ise sana muhtaç olan bir hastadır. Bâzısı darlığa düşmüştür ve bedbahttır; bir kısmı da fakirlik ıztırâbı içindedir. Bâzısı aç, bâzısı da çıplaktır; bâzısı ise, endişe içinde kıvranır. Bütün bunların devâsı sendedir; sen onların hekimi ol, ilaç ver ve tedâvi et. Eğer sen bunlara, ilaç vererek tedâvi etmezsen, halk için bir hayat felâketi olursun.”

“Beyliğin kökü ihtiyatlı olmak ve uyanık durmaktır. Bir dünya daha istersen, onu da bunlarla kazanırsın.”

“Aç gözlü kimseye memlekette mevkî verme! Onun memleket nizamını bozacağından hiç şüphe etme!”

“Kendi menfaatini arama, halkın menfaatini düşün; senin menfaatin halkın menfaati içindedir.”

“Bey, halk için bir saadettir, halk mes’ûd olmalıdır; halkın mes’ûd olması için karnının doyması lâzımdır.”

“Halka huzur ve rahat sağlayacak bir nizam kur ki, sana hayır-duâ etsinler.”

Zenginlerin yükünü orta hâllilere yükleme! Yoksa orta hâllilerin durumu bozulur ve büsbütün sarsılır. Orta hâlli kimselerin yükünü de fakirlere yükleme! Yoksa fakirler açlıktan kırılır ve mahvolur. Fakirler orta hâlli olursa, orta hâlliler zenginleşir; orta hâlliler zenginleşirse, memleket zengin olur.”

“Vezirlik ve ordu kumandanlığı çok mühimdir; Çünkü bunlardan biri kılıç tutar, biri kalem. Memleketi alan onu kılıç ile almıştır, memleketi tutan da onu kalem ile tutmuştur. Bir memleketi kılıç ile derhal ele geçirmek mümkündür; fakat kalem olmayınca, insan onu elinde tutamaz.”

“Ordu kumandanı mağrur olursa, şüphesiz düşmandan dayak yer. Mağrur adam ihmalkârlık eder. İhmalkâr adam, ya bozulur yahut vakitsiz ölür.”

“Ey devletli hükümdar! Sen saray ve köşkler yaptırma; kara toprak altında senin evin hazırdır. Yüksek, geniş ve süslü sarayların burada kalacak, sen de inleyerek, karanlık toprak eve gireceksin.”

“Ey hükümdar! Kendini aldatarak içinde bulunduğun rahatlığa güvenme! Zîrâ bu hâl, seni gaflet uykusuna düşürür. Şunu unutma ki ipek sırmalarla örtülen vücûdun kara toprağa serilecektir. Sarsmayan, rahvan küheylân attan inip, acz içinde, eyersiz bir ağaca bineceksin!”

Velhâsıl idâreci, bütün fazîletleri şahsında cem etmelidir. Cimrilikten şiddetle kaçınıp eli açık ve cömert olmalıdır. Zîrâ hasis kimse dünyada fukarâ hayâtı yaşar, âhirette de zenginler gibi hesâba çekilir. İdâreci, hiddetli, şiddetli ve kötü huylu olmayıp halkın dilinden anlayan, yaralı gönülleri tesellî eden ahlâk-ı hamîde sâhibi hâzık bir gönül hekimi olmalıdır.

[2] İbnü’l-Cevzî, Menâkıbu Emîri’l-Mü’minîn Ömer b. el-Hattâb, thk. Ali Muhammed Ömer, Kâhire 1997, s. 223.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları

TÜRKÇE İLK SİYASETNÂME ÖRNEĞİ

https://www.islamveihsan.com/turkce-ilk-siyasetname-ornegi.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.