Yusuf Suresi 45. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Yusuf Suresi 45. ayeti ne anlatıyor? Yusuf Suresi 45. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Yusuf Suresi 45. Ayetinin Arapçası:

وَقَالَ الَّذ۪ي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ اُمَّةٍ اَنَا۬ اُنَبِّئُكُمْ بِتَأْو۪يلِه۪ فَاَرْسِلُونِ

Yusuf Suresi 45. Ayetinin Meali (Anlamı):

Tam o sırada, o iki mahkûmdan kurtulmuş olanı, nice zaman sonra Yûsuf’u hatırladı da: “Ben size o rüyânın mânasını söyleyebilirim. Hele siz beni bir hapishaneye gönderiverin” dedi.

Yusuf Suresi 45. Ayetinin Tefsiri:

Burada bahsedilen melik, Mısır kralıdır. Hz. Yûsuf’u satın alan Aziz başka, bu kral başkadır. Kur’an’ın birine Aziz, diğerine ise Melik ismini vermesi, onların iki farklı kişi olduğunu açıkça göstermektedir. Buna göre Melik, Mısır kralı; Aziz ise krala yakın en büyük yetkiye sahip bir vezirdir. Bahsedilen rüyayı gören Mısır kralıdır.

Rüyalar üç kısımdır:

    Doğrudan Allah tarafından veya bir melek vasıtasıyla meydana gelen ilâhî bir telkindir ki asıl ve gerçek olan rüya budur.

    İnsan benliğinden kaynaklanan bir telkin veya meydana gelen görüntüdür ki, geçmişten gelen hatıra ve birikimlerin yeni baştan hayal edilmesinden başka bir kıymeti yoktur.

    Şeytanî bir telkin ile meydana gelen zihnî görüntülerdir ki, bilinmeyen bir dış tesirden etkilenerek meydana gelir. Bu, aslı olmayan bir çağrışım ve hayal kurmaktan ibarettir.

İşte son iki şıkta yer alan rüyalar “ahlâm” veya “adğâsü ahlâm” olarak isimlendirilir.

“Karmakarışık düşler” diye tercüme edilen اَضْغَاثُ اَحْلَامٍ  (edğâsu ahlâm) ifadesindeki “edğâs” kelimesi sözlükte “yaşı kurusu birbirine karışmış çeşitli bitki­lerden meydana gelen ot demetleri” mânasına gelir. “Ahlâm” ise uyku halinde görülen, fakat dış dünyada herhangi bir hakikate işaret etmeyen düşlerdir. Buna göre “edğâsü ahlâm” karışık ot demetine benzeyen karmakarışık rüyalar, de­met demet evham ve hayal yığını düşler demektir. Sadece dış dünyada olup biten hâdiselerin tesiriyle görülmüş bu rüyaların doğru bir tâbirini yapmak mümkün olamaz. Bu sebeple kralın gördüğü rüyayı tâbir etmekten âciz kalan kâhinler, onu karmakarışık ot demetine benzetmek suretiyle kendi acziyet ve cehâletlerini gizlemek istemişlerdir.

Tam bu sırada, zindandan kurtulup kralın hizmetine devam etmekte olan kişinin aklına, aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen, birden Hz. Yûsuf geldi. Onun rüyaları doğru bir şekilde tâbir ettiğine bizzat kendisi şâhit olmuştu. Bu sebeple hemen zindana gidip Yûsuf’la görüşmesi için kendisine müsaade etmelerini istedi:

Yusuf Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Yusuf Suresi 45. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.