Yusuf Suresi 49. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Yusuf Suresi 49. ayeti ne anlatıyor? Yusuf Suresi 49. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Yusuf Suresi 49. Ayetinin Arapçası:

ثُمَّ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَامٌ ف۪يهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَف۪يهِ يَعْصِرُونَ۟

Yusuf Suresi 49. Ayetinin Meali (Anlamı):

“Sonra bu yedi kıtlık senenin ardından bir sene daha gelecek; o zaman insanlar bol yağmura kavuşturulup sıkıntıdan kurtulacaklar ve o zaman bol bol meyveleri sıkıp, hayvanları sağacaklar.”

Yusuf Suresi 49. Ayetinin Tefsiri:

Bahsedilen kişi koşarak zindana geldi ve Hz. Yûsuf’tan kralın gördüğü rüyayı tâbir etmesini istedi. Burada Hz. Yûsuf’a hitap ederken kullandığı “Ey Sıddîk” hitabı dikkat çekicidir. “Sıddîk”, doğruluk, dürüstlük ve samimiyetin kendisinde tecessüm ettiği, hiç yalan söylemeyen kişi demektir. Demek ki o kişi, Hz. Yûsuf’un saf ve temiz mü’min şahsiyetinden öylesine derin bir şekilde etkilenmişti ki, aradan geçen uzun seneler, onun izini kalbinden silememişti.

Hz. Yûsuf besili ineklerle yeşil başakları verimli seneler şeklinde; zayıf ineklerle kuru başakları kıtlık seneleri şeklinde; zayıf ineklerin besili inekleri yemesini de bu bolluk senelerinde biriktirilen ürünlerin kıtlık senelerinde yenilmesi şeklinde tâbir etmiştir. Çünkü hayvan cinsleri arasında zayıflık vasfı taşıyan, acı-tatlı bütün otlardan yiyebilen, temiz-kirli tüm sulardan içebilen yegâne hayvan sığırdır. اَلسَّنَةُ (sene) kelimesi de hem hoşa giden hem de gitmeyen bütün olayları içine alır.

Hz. Yûsuf, yalnız kralın rüyasını tâbir etmekle kalmamış aynı zamanda yedi bolluk senesi ardından gelecek olan yedi kıtlık senesi için tahıl depolamak gerektiğini söyleyerek onlara yol da göstermiştir. Çünkü Mısır halkı, o zamana kadar tahıl depolama işini hiç bilmiyorlardı. Üstelik, rüyada buna bir işaret olmamakla beraber, Yûsuf (a.s.) yedi kıtlık senesi ardından yine bolluk döneminin başlayacağını müjdelemiştir. Bu dönem geldiğinde ülke toprakları yağmurlarla sulanacak; yağ sıkmak için bol tohumlar, meyve sıkmak için bol bol meyveler, davarlardan süt sağmak için de bol bol otlar, yemler ve bitkiler yetişecektir. Bu, Allah Teâlâ’nın Hz. Yûsuf’a vahiyle haber verdiği gaybî bilgilerdendi.

Yûsuf (a.s.)’ın yaptığı tâbiri dikkatlice dinleyen kralın hizmetçisi, hemen saraya döndü. Yûsuf’un söylediklerini olduğu gibi krala aktardı. Bundan son derece etkilenen kral bakalım ne yaptı:

Yusuf Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Yusuf Suresi 49. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.