Yusuf Suresi 77. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Yusuf Suresi 77. ayeti ne anlatıyor? Yusuf Suresi 77. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Yusuf Suresi 77. Ayetinin Arapçası:

قَالُٓوا اِنْ يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ اَخٌ لَهُ مِنْ قَبْلُۚ فَاَسَرَّهَا يُوسُفُ ف۪ي نَفْسِه۪ وَلَمْ يُبْدِهَا لَهُمْ قَالَ اَنْتُمْ شَرٌّ مَكَانًاۚ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ

Yusuf Suresi 77. Ayetinin Meali (Anlamı):

Yâkub’un oğulları şöyle dediler: “Eğer o hırsızlık yaptıysa, mesele değil, zâten daha önce kardeşi Yûsuf da hırsızlık yapmıştı.” Yûsuf, bu iftiralarından dolayı duyduğu üzüntüyü içine attı. Bunu onlara belli etmemekle beraber içinden de: “Siz çok daha kötü ve acınacak durumdasınız. Doğrusu Allah, iddia ettiğiniz şeyin içyüzünü çok iyi biliyor” dedi.

Yusuf Suresi 77. Ayetinin Tefsiri:

Kardeşlerinin Hz. Yûsuf’u hırsızlıkla itham etmeleri hakkında birkaç rivayet vardır. Bunlardan birine göre Hz. Yûsuf’un halası onu çok severdi. Bu sebeple onu yanında tutmak istiyordu. Halasının evinde, dedesi Hz. İshâk’dan kalma bir kuşak vardı ve onu teberrüken muhafaza ediyorlardı. Halası o kuşağı Hz. Yûsuf’un beline bağladı ve onun, o kuşağı çaldığını söyledi. Onların kanunlarına göre de, hırsızlık yapanın köle edinilmesi gerekiyordu. Halası, böyle bir yola baş vurarak Yûsuf’u yanında alıkoyabilmişti. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XVIII, 147) İşte kardeşleri bu olaya işaret etmek istemişlerdir. Hz. Yûsuf’un, onların bu sözlerinden dolayı içi burkuldu, acı duydu; fakat bunu gizli tuttu, bekledi, sabretti, açığa vurup da onlara belli etmedi. Öfkeye kapılıp açıklamada bulunmadı, kusurlarını affetti. Fakat içinden de, onların çok fenâ vaziyette olduklarını geçirmeden de edemedi. Ancak, nasıl olsa işin hakikatini Allah bildiğinden dolayı, bu sözlerini fazla ciddiye alıp, alınmaya gerek olmadığını düşündü.

Esaslı bir planın hedefi olduklarını fark etmeyen ve Bünyamin’i kurtarmanın başka bir yolu kalmadığını anlayan kardeşler, çareyi, boyunlarını büküp kendilerini acındırarak Hz. Yûsuf’a yalvarmakta buldular:

Yusuf Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Yusuf Suresi 77. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.