Yusuf Suresi 8. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Yusuf Suresi 8. ayeti ne anlatıyor? Yusuf Suresi 8. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Yusuf Suresi 8. Ayetinin Arapçası:
اِذْ قَالُوا لَيُوسُفُ وَاَخُوهُ اَحَبُّ اِلٰٓى اَب۪ينَا مِنَّا وَنَحْنُ عُصْبَةٌۜ اِنَّ اَبَانَا لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍۚ
Yusuf Suresi 8. Ayetinin Meali (Anlamı):
Yûsuf’un kardeşleri kendi aralarında şöyle konuşuyorlardı: “Doğrusu Yûsuf ve öz kardeşi, babamızın yanında bizden daha sevgili. Oysa biz, birbirimizi destekleyen güçlü kuvvetli bir ekibiz. Gerçekten babamız apaçık bir yanılgı içinde.”
Yusuf Suresi 8. Ayetinin Tefsiri:
Hz.
Yâkub’un on iki oğlundan onu birinci hanımından; Yûsuf ve Bünyamin ise ikinci
hanımından olmuştu. Dolayısıyla on kardeş bunların yalnızca baba bir, anaları
ayrı kardeşleri idi. Bu sebeple sıkıntılarını dile getirirken “Yûsuf ve öz
kardeşi” demişler de “kardeşimiz” dememişlerdi. Üvey kardeş olduklarından ve
biraz da kıskançlıkları yüzünden onlara böyle davranmışlar; husûsiyle de
Yûsuf’a ciddi bir tuzak kurma planı hazırlamaya başlamışlardı.
Anlaşılan
o ki; Hz. Yâkub, yıldızların, güneş ve ayın kendisine secdesiyle alakalı
gördüğü rüyâ sebebiyle oğlu Yûsuf’un büyük bir manevî istidâda sahip olduğunu
anladı. Onun hem babasının hem de dedesinin mirâsına vâris olacağını farketti
ve gönlü ona meyletti. Öyle ki daima onu sinesine basar; bir an olsun onu
görememeğe dayanamazdı. Bu yüzden kardeşlerinin kıskançlığı had safhaya varmış
ve sonunda ona tuzak kurmaya karar vermişlerdi.
Diğer
bir açıdan bakıldığında, Allah Teâlâ’nın Hz. Yâkub’u Yûsuf’a karşı duyduğu
fart-ı muhabbetle[1]
imtihan ederek bu imtihanı daha da şiddetlendirmek için Yûsuf’u ondan
uzaklaştırdığı söylenebilir. Çünkü ilâhî sevgi çok kıskançtır ve sevgi sultanı
kendi mülkünde ortak istememektedir. Mutlak güzellik ve kemâl Allah’a ait
olduğundan, mü’min en çok Allah’ı sevmeli ve mâsivâ ile kalbini
perdelememelidir. İlâhî sevgiye perde olması açısından, evlât tuzağından daha
güçlü bir tuzak yoktur. Nitekim Hz. Nûh’un hâli bunun bir misâlidir. Bilindiği
gibi o, kâfirler için beddua etmiş ve duası kabul olunmuştu. Allah Teâlâ
kâfirleri boğarken belki hiç kalbi yanmamıştı; fakat boğulma sırası oğluna
gelince, sabredemeyerek “Rabbim! Şüphesiz ki oğlum benim ailemdendir”
(Hûd 11/45) diyerek nidâ etme durumunda kalmıştı.
Kardeşlerinin
kıskançlığı, Yûsuf’u öldürmeye azmedecek bir dereceye varmıştı. Bu sebeple “Yûsuf’u
öldürün, ya da onu asla geri dönemeyeceği ıssız ve uzak bir yere atın”
(Yûsuf 12/9) dediler. Issız ve uzak bir yere atma teklifinde de yine öldürme
niyeti vardı. “Arz” kelimesinin nekre gelmesi bu mânayı ihsas ettirmektedir.
Çünkü böyle bir yerde ya yırtıcı hayvanlar onu parçalayabilir veya orada
kimsenin haberi olmadan ölür giderdi. Bu acımasız kararı alırken de,
kendilerini teselli edecek şeytânî bir bahaneye sığınmadan edemediler. Bunu iş
olsun diye yapmadıklarını; sırf babalarının teveccühünü, sevgi ve ilgisini
kendilerine çekmek niyetiyle böyle bir şeye teşebbüs ettiklerini söyleyerek
içlerini rahatlatmak istediler. Yaptıklarının bir günahı varsa da, tevbe
kapısının daima açık olduğunu; tevbe edip iyilerden olma imkânının bulunduğunu
belirttiler. Halbuki bu bahâne, azılı nefsin tuzağından ve şeytanın insanı
Allah ile aldatmasından başka bir şey değildi.
Neyse
ki aralarında güya insaflı biri çıktı:
[1] Fart-ı muhabbet:
Normalin ötesinde bir sevgi, aşırı sevmek.
Yusuf Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Yusuf Suresi 8. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR