Yusuf Suresinin 105. Ayeti Ne Anlatıyor?
Yusuf suresinin 105. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Yerde ve gökte olan her şeyin hâl diliyle bize Allah’ın varlığını haykırdığını bildiren âyet; Yusuf suresinin 105. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Kur’an’da şöyle buyrulur:
وَكَاَيِّنْ مِنْ اٰيَةٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يَمُرُّونَ عَلَيْهَا وَهُمْ عَنْهَا مُعْرِضُونَ
Göklerde ve yerde, yanlarından geçtikleri nice ayetler/deliller vardır ki, onlara sırtlarını dönüp giderler. (Yûsuf, 12/105)
HER ŞEY ALLAH’IN VARLIĞINI HAYKIRIYOR!
Bilgi:
İnsanoğlu bir şeyin kendi kendine var olamayacağını bilir. Çok önemli bir yapı gördüğünde bu yapıyı birinin yaptığını anlar, kimin yaptığını merak eder. İşte Yüce Allah, kâinatın yaratılışı konusunda bu merak duygusundan yoksun ve aklını kullanmayan insanları kınamaktadır. Hâlbuki yerde ve gökte olan her şey hâl diliyle bize Allah’ın varlığını haykırmaktadır. Ancak inanmak istemeyenler, Allah’ın yarattığı mahlûkat üzerinde düşünmek yerine inkârı tercih etmektedirler.
Mesaj:
- İnanmak isteyen için dünyadaki her şey Allah’ın varlığına delildir.
- Akıl nimetiyle donatılan insanın Allah’ın varlığını bilmesi için aklını kullanması yeterlidir.
Kelime Dağarcığı:
Âyet: Bir şeyin varlığını gösteren işaret, açık alamet, delil, ibret, mucize.
Mahlûkat: Yaratılan her şey.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Göklerde ve yerde Allah’ın varlığını, birliğini ve kudretini gösteren öyle deliller var ki! Onlar, bu delillerle sürekli iç içe, yan yana bulunurlar, fakat üzerinde hiç düşünmeden tam bir aldırmazlık içinde onlardan yüz çevirirler!
- Onların çoğu, Allah’a ancak şirk koşarak inanırlar.
- Yoksa onlar, farkında olmadıkları bir sırada Allah’ın azabından kendilerini kuşatacak bir felâketin gelip çatmasından veya kıyâmetin ansızın başlarında kopmasından emin mi oldular?
“Âyet”, bir şeyin varlığını gösteren işarettir. Bunun sözlü olanları bulunduğu gibi, fiilî olanları da vardır. İnzal buyrulan ilâhî kitaplar ve son olarak inen Kur’an, Allah’ın varlığını ve birliğini haber veren sözlü âyetlerle doludur. Bütün genişliği ve büyüklüğü ile kâinat ise baştan başa yine Allah’ın varlığını, birliğini, kudret ve azametini gösteren fiilî âyetlerle dolu bir sergidir. Gözle görülmeyecek kadar küçük bir nutfeden şu mükemmel insanın yaratılması, denizlerden suyu buharlaştırıp toprağa yağmur indiren tabiat kanunları, akla ve hayale gelmeyecek kadar çeşitli renk ve vasıftaki hayvanlar, kuşlar, balıklar ve bitkiler hep Allah’ın birliğinin, bütün bunların bir tek Yaratıcı tarafından yaratıldığının, düzenlenip yönetildiğinin açık işaretleridir. Bunların hepsi düşünme ve anlama kabiliyeti olan insanın dikkat nazarlarına sunulmuştur. İnsanoğlu ilmî, fikrî ve amelî hayatında bu hadiselerle daima iç içedir. Bunları düşünüp, bunlara hâkim olan ilâhî kanunları keşfederek Yaratanını tanıması gerekirken, tam aksine bunları gereği gibi tefekkürden yüz çevirir; lazım gelen dersi ve ibreti alamaz. Neticede Allah Teâlâ’ya, O’nun istediği ve razı olduğu şekilde iman edemez. İmanına şirk karıştırır. Halbuki kişinin iman ve hidâyeti bu hayatta en ciddi bir konudur. Bu noktada meydana gelecek en küçük bir ihmal ve yanlışlık, insanın ebedi hayatını felakete sürükler. Dolayısıyla Allah’ın azabı inmeden ve son nefesi verip mahşerde hesap vermek üzere ilâhî huzura dikilmeden önce, Allah’a nasıl iman ve kulluk etmek gerekiyorsa öylece iman ve kulluk etme zarureti vardır.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR